Sen var ya sen! Sen kimsin biliyor musun; memleket yangın yerine dönmüşken, “Bana dokunamayan yılan bin yaşasın” diyerek bir odadan, bin odaya rahatını düşünensin. Kendi aileni ve servetini idame ettirmek uğruna kanunlar çıkararak memleketteki eğitimi, öğretimi, adaleti, sağlığı, insanlığı ateşe düşürensin.
Sen var ya sen! Sen, 10 yaşındaki kız çocuklarının başını örttürensin. Evdeki dedesinden, amcasından dayısından, ağabeyinden, eniştesinden de mi koruyorsun küçücük kızı? O zaman ya sen öl ya da o dede, amca, dayı, enişte, ağabey ölsün. Veyahut doğar doğmaz göm o kızı zaten, hiç dünyaya getirme. Hiç yoktan elin şerefsizlerine meze ettirme. Eğer dedesi, amcası, dayısı, eniştesi ve ağabeyi ağzı sulanarak bakacaklarsa o 10 yaşındaki kız çocuğuna zaten, hepsini tavana as en lüzumsuz yerlerinden!
Sen kimsin biliyor musun sen; “E ama onlar da mini etek giyip sokağa çıkmasınlar” diyensin. Kızları da erkekleri de din korkusu ve baskısı olmadan nasıl ahlaklı yetiştireceğini bilemeyen anne ya da baba müsveddesisin. Kızlara başını örttü mü her şeyin tamam olacağını söyleyen, erkeklere de örtülü kadına bakılmayacağını ama örtüsüz kadının kiralık ev gibi gezeceğini öğütleyen kendini eğitimci sanan acizsin.
Hayatlarından din baskısını çıkarınca nasıl ahlaklı olacaklarını bilemeyen kız ve erkek çocukları yetiştirmeye, “dindar” nesil yetiştirmek adı veren yöneticisin. Bir arada yaşayarak “İNSAN”lığa ulaşacakları yerde, erkek ve kızı kökten ayırarak, erkekleri “HAYVAN”lığa, kızları da “KURBAN”lığa taşıyan canavarsın.
Sen var ya sen; televizyonlara çıkıp ahlak üzerine ahkam kesen, iğrenç gazetelerin köşelerinde “Ben sokaklarda kızların ve erkeklerin el ele gezmelerinden utanıyorum” diyen gazetecisin. Çünkü “O gördüğüm kadınlar beni tahrik ediyor” diyemezsin. Gördüğü her saça-başa, kola-bacağa ağzı sulanansın. Her gördüğü yalnız kadına “Acaba bunu nerede kıstırabilirim?” diyen içindeki hayvanı susturamayansın. İçindeki, erkekliğin sadece çoğalma arzusu ile çiftleşmek isteyen o lanet ateşini, cehennem ateşi korkusu salmak için, genç insanların üzerine püskürtensin.
Ama sen aynı zamanda o televizyonlarda birbirinden pespaye, birbirinden berbat senaryolarla, her akşam Türk milletinin ailecek televizyonlarına kilitlenmesini sağlayan yapımcısın. Tüm kadınların başkasından hamile kaldığı, hatta kimden hamile kaldığını öğrenebilmek için test yaptırdığı, bazı mülayim erkeklerin de bu zavallı kadınların piçlerine sahip çıkarak, toplumda –sözüm ona- aklanmalarını sağladıkları o berbat senaryoları yazan senaristsin. Sen, birbirinden güzel kızları ve erkekleri bir araya toplayarak, sadece şeklin para ettiği; akıl, mantık ve ahlakın sıfırlandığı bir tarzla arz-ı endam edenin en çok prim yaptığı yarışma programlarını çeken yönetmensin.
Sen var ya sen; “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyen kadın bakansın. Sen “Tecavüze uğrayan kadın doğursun devlet bakar” diyen erkek bakansın. Sen tecavüze uğramış kadın kurban için “Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün”” diyen başkansın. Sen “Kırmızı arabalı kadınlar evliliklerini sürdüremiyor” diyen şaşkınsın. Sen “Araba kullanan kadın tecavüze uğrayacak” diyen sapkınsın.
Sen var ya sen, bir genç kıza, eğer başı açıksa, tecavüzü normal karşılayıp hatta “oh olsun” diyensin. Sen sadece kendin gibi olanları el üstünde tutup, diğerlerini uçurumdan aşağı itmekten çekinmeyensin. Sen işine gelene işine geldiği zaman “kardeşim” diyen, işine gelmediği zaman onu şeytan ilan edensin. Sen dört parmağınla Rabia yaparak başka ülkelerdeki genç kızlara ağıt yakarken, bu ülkedeki kadınları bir erkeğe dördüncü “karı” olmaya ikna edensin.
Sen insanları başı açık-başı kapalı, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, milliyetçi-ulusalcı, yüzde elli-yüzde elli, paralel-paralel değil diye ayırarak düşmanlık tohumlarını ekensin. Tohumlar “fidan”a, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönüşünce bununla baş edemeyensin.
Bütün bunlara müsaade eden, ses çıkarmayan sen! Şimdi kucağında tuttuğun, başını okşadığın o belki 3 aylık, belki 5 yaşında, belki 12 yaşındaki güzelim kızının; büyüyüp bir gün okuldan eve dönerken tek başına bindiği bir minibüste,
Belki sadece güzel olduğu,
Belki erkek arkadaşıyla el ele tutuştuğu,
Belki “Bugün de benle samimi olur mu lan?” diyen şerefsiz, adi, sapık, insan demeye dilimin varmadığı erkek cinsinin en dibindeki yaratıklarca,
Sünni veya Alevi olduğu, Kürt veya Türk olduğu, başı açık ya da kapalı olduğu, mini etek ya da pantolon giydiği için değil,
Sadece cinsiyeti KADIN olduğu için,
Sadece güçleri yetebildiği için,
Sadece o anda hayvani arzularını tatmin etmekten başka bir şey istemedikleri için,
Ve çocukluklarından beri “eksik etek” ilan edilen kız kısmının onlara her an boyun eğmesi gerektiğini sandıkları için,
Önce terbiyesizce yılışıp,
Yüz bulamayıp ret cevabı alınca zor kullanıp,
Muhtemelen iki kişi kızı kollarından bacaklarından tutarken diğerleri de sıra ile bağırta çağırta onu cinsel birleşmeye zorlayıp,
Sonra da, “N’apcaz abi, bizi gördü bu OROSPU, şikayet eder, yanarız lan” diyen beyinsizin birinin fikri ile yakılarak…
Yakılarak…
Yakılarak…
Yakılarak…
Bitmedi…
Daha dakikalarca sürecek…
Yakılarak…
Yakılarak…
Yakılarak…
Yakılarak…
Öldürüldüğünü düşün…
Şimdi gözyaşlarını sil…
……………
Sen var ya sen, eğer hala anlamadıysan, “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” diyen kraliçeden betersin.
İnşallah sonun ondan beter gelsin.