Asırlardan bir asırda ülkelerden bir ülkenin bir Padişahı varmış
Bu Padişah ülkenin her yerinde kendi ismini andırır söylediklerini tekrarlatırmış
Derken günlerden bir gün bu ülkeye vara vara bir Kuşçu varmış
Kuşçunun birbirinden güzel pek çok minik mavi kuşu varmış
Kuşlar o kadar güzel ve o kadar özgürce şakıyorlarmış ki
O ülkede kuş seven herkes evine bu mavi kuşlardan almış
Halk huzur içinde pazara, tarlaya, bahçeye, bostana gideriken
Omuzlarındaki mavi kuşlar da birbiriyle selamlaşıp söyleşiye dalmış
Padişah bir bakmış
Artık kendi ismiyle söylediklerini kimse eskisi gibi anmazmış
Küplere binen Padişah bu kuşu getiren Kuşçu da dahil besleyen herkese savaş açmış
Memlekette kuş yemini yasaklamış
Bütün kuş kafeslerini kırmış atmış
Halk kuşlara kendi ekmeğinden koparmış
Birlokma ekmek fakir halka yetmiş de artmış
Daha da sinirlenen Padişah ‘Tiz bu mavi kuşların en büyüğünü bulup bana getirin’ diye ferman salmış
Bulup getirilen büyük mavi kuş hiç durmadan
‘Padişahım en büyüksün, Padişahım en büyüksün’ diye tekrarlayınca
Bizim Padişahı bir mutluluk sarmış
Tamam deyip adamlara birer kese altın atmış
Fakat bir gün o mavi kuş bir ses duymuş donakalmış
Meğer ki o duyduğu ses müminleri Cuma namazına çağırmak için
Minareden ‘Allahu ekber, Allahu ekber’ diye seslenen hocaymış
Üç gün düşünmüş taşınmış kuş beyniyle şaşakalmış
Çünkü bu büyük mavi kuş kendisine söylenenden
Başkasını bilemeyen bir papağanmış
Kim ki bir kuş deyip geçmiş bilin ki o hata yapmış
Kuş ne demiş dinleyince duyan şaşmış duyan kaçmış
‘Padişahım en büyüksün demiştim ya ben hep sana
Böbürlenme Padişahım senden büyük Allah varmış’
güzel ama karışık daha sade olabilirdi. 🙂