Efendim merhaba bu haftaki konumuz kitap eleştirisi. Rod Stewart’ın ‘Aşşaa Maalle Treni’ adlı kitabını okumuşsunuzdur. Okumadıysanız bile duymuşsunuzdur. İşte bu kitabı anlatacağım ben size şimdi.
Kitabı ben aldım, çok güzel. Köşe kağıda basılı. Dört köşe. Kapak resmi de güzel, hoş. Birilerine tam kapak olmuş. Aslında Leonardo’nun son yemek tablosunun kötü bir kopyası. Masanın üzerine tabak çanak yerine oyuncak tren koymuşlar, oynuyor adamlar.
Kitap 536 sayfa ama sadece son 530 sayfasında yazı var. Ben ilk altı sayfasına göz gezdirdim, baskısı da oldukça güzel. Yakın gözlüğüm olmadan okuyabildim yani.
Şimdi bu adam uğraşmış, emek zahmet vermiş yazmış bu kitabı ama kimdir nedir bir öğrenelim. Rod 1945’de İngiltere’nin Livırpul köyünde doğmuş. Sonra demiş ben yazar olacam. Anası babası aman oğlum gitme bak sana gitar neyim de alacaz hemi de İbanez marka dedilerse de dinletememişler. İşte bu Rod Londra’ya geliyor. Başlıyor yazı yazmaya. Bir sürü kitabı yayımlanıyor zengin oluyor. Ama hâlâ yalnız.
Eee yalnız, zengin ve yakışıklı bir adam n’aapsın Londra’nın aşşaa maallelerinde takılmaya başlıyor . Ve bir akşam aşşaa maalleye giden bir trende bir kıza rastlamış. Kıza ilk görüşte aşık olmuş. Onu takip etmiş. Evini öğrenmiş. Ertesi gün kızı yolda beklemiş. Ama kız onu takip ederek evini öğrenip kızı tedirgin ettiğini sanma sapığı sanmış ve kafaya çantayı indirmiş. Rod bayılmış, hastanede kalp ve beyin elektrolarını çekmişler.
Kalp elektrosundan etkilenip ‘Rythm of My Heart’ adlı kitabını yazdı. Kızın kendisini dinlemeyeceğini anlayınca da ‘Aşşaa Maalle Treni’ni yazdı.
Bu arada Rod kitapta kızın adını ve adresini vermedi. Tabii o trene binen bütün kızlar olayı kendi üstüne alındı. Hatta bazıları kendi kendilerine mektup postalayıp Rod’dan geliyor havası yaratmaya çalıştılar. Hepsi Rod’la evlenecem hayali kurdular ama babayı evlendiler. Çünkü herif ilik gibi bir mankeni aldı sonunda.
Valla şanslı adammış, neyse laf aramızda kalsın.