Çünkü kışın denize giremezsiniz. Mevsimler de kanar. Gelip gönlünüze konar. Konmaz, adeta çöker. Öyle bir çöker ki kımıldayamazsınız. İnsan vücudunun kaçta kaçı su ise o kadar su donar kalbinde. Kurt, kuş, ağaç, toprak da donar çünkü.
Bu don toprağın altında donsuz, tumansız kış uykusuna yatar beden. Her kış bir ölümdür aslında. Elleriniz ölür. Öyle üşürler ki tutamaz olur en yakınındaki eli bile. Dudaklarınız ölür. Öpmeye kıyamadıklarınızı öpemezsiniz artık. Göğsünüz ölür. Başını kim yaslasa göğsünüze, taşlara vurmuş gibi olur. Saçlarınız ölür. Kremsiz değil, kimsesiz kaldıkları için ölürler.
Kediler sever kışı. Soba diplerinde islenirken hisli uykulara dalarlar. Şanslı olanların kalorifer peteği üzerinde kırkyamayla yapılmış kapitone örtüleri olur. Evdeki kediler üşümez kış gelince. Yusyuvarlak olur bir battaniye üstü, bir kadife koltuk kıyısı bulur sığınırlar. Bizim ölü ellerimizle onları okşamamızı isterler. Ölü dudaklarımızdan çıkacak bir güzel ses nağmesi için ayaklarımıza dolanır dururlar. Sokaktaki kedilere ne olur bilinmez. Aç, sefil, bir çöp kutusundan bir parçacık küflü peynir çıkacak diye bekler dururlar.
Kuşlar özgürdürler. Kış gelince daha sıcak bölgelere gitmeyi akıl eden tek yaratıktır onlar. Akıl etmekten ziyade bunu yapabilen. Göçmen damgası yemeyi bir kere göze aldıkları için nereye giderlerse gitsinler, orada yuvalarını yaparlar. Dişi kuşlar yuva yaparken erkek kuşlar kahvede pişpirik oynarlar. Çoluk, çocuk tencere, tava gagalarından ne gelirse taşır dururlar.
İnsan göçmen olmayı göze almamak için üşümeyi yeğler kışın. Tıpkı yükseklere çıkmaya çalışırken düşmemeyi, hayatındaki alçakları düşünmemeyi yeğlediği gibi. Kışın düşerse düştüğü yerden kim kaldıracak? Herkesin elleri ölü. Ağladığı zaman hangi göğse başını yaslayacak? Herkesin göğsü ölü. Gözlerinden yaşları kim dudaklarıyla silecek? Herkesin dudakları ölü. İyisi mi uyumak kışın sonuna kadar.
İşte kar yağıyor. Gökyüzünün yaşları bile donakalıyor. Arap kızı ikiz kulelerden bakıyor. Bir türkü tutturmuş, neden saçların beyazlanmış arkadaş? Beyaz hep hüzünlüdür, hüzün ise nasıl yakışır yüzüne. Gözlerin buğulanınca, kirpiklerin ıslanmaya yüz tutunca. Aktı akıverecek gözyaşın pınarlarına takılıp kalınca. Üşüyünce hep mi sitem dolar içimiz? Kışın yazılan şarkılardan fışkırır sevgiliye dair sitemimiz. Hani her şeyindim ben senin, hani kor dudaklındım? Hani karlarda açan çiçektim, vazgeçilmezdim?
Vazgeçtim. Sözlerinden. Senden vazgeçerken kendimden geçtim. Hayır, ne serden, ne yardan geçtim. Dere, tepe, düzden, aşılmaz yardan geçtim. Halden bilmez gelin idim, köprüden geçtim. Saç bağımı düşürdüm, gözyaşımda boğuldum. Kış geldi dondum, baharın çözüldüm. Hamdım, piştim. Kış geldi öldüm.