Gölge Dergi Ağustos 2017 tarihli 119. sayısı “Editör der ki” yazımdır. İllüstrasyon, Nilay Adlım...
Günlerden bir gün, şehirlerden bir şehirde, tüm şehrin davet edildiği dillere destan bir düğünde düğün çorbası pişirmek üzere şehrin en ünlü çorbacısı çağrılır. Düğünde çorbayı içen herkes zehirlenip hastaneye kaldırılır. Savcılık, bu kadar büyük çaplı bir organizasyonda, bu kadar çok kişiyi etkileyen bu olayı terör kapsamında değerlendirir. Gelin, kaynana, elti, görümce hepsi bu kapsamda gözaltına alınır. Çorbaya soğan doğrayan, soğanın yetiştiği tarlayı eken, geçen sene tarlayı süren traktör dahil hepsi tutuklanır. Ama çorbayı çorbacıya ihale eden damat serbesttir.
Çorbaya doğranacak etin elde edildiği dana, danayı doğuran inek, ineği güden kadın, kadını doğuran ana, anayı emziren sütana hepsi tutuklanır. Çorbayı pişiren çorbacı serbesttir.
Çorbanın içine atılan tuzu rafine eden rafineri, paketleyen fabrika, tuzun elde edildiği tuz gölü bile tutuklanır. Çorbacının kepçecisi serbesttir.
Çorbanın piştiği tencerenin çeliğini üreten demir-çelik fabrikası, kulpunu üreten plastik fabrikası, kapağını üreten ısıcam fabrikasındaki işçilerin hepsi tutuklanır. Çorbacının karısı serbesttir.
Çorbayı pişiren ocağın fabrikası, ocağa gelen doğalgazın dağıtım şirketi, çorbanın piştiği mutfağa boru hattı çeken doğalgaz firmasının elemanlarının hepsi tutuklanır. Çorbanın malzemelerini pik-apıyla düğüne taşıyan enişte serbesttir.
“Düğün çorbası, düğündeki tüm davetlileri zehirledi!” diye haber yapan gazetenin muhabiri, editörü, genel yayın yönetmeni, matbaacısı, kağıtçısı, mürekkepçisinin hepsi tutuklanır. Çorbayı karıştıran aşçı yamağı serbesttir.
Sonunda çorbayı ısmarlayan, pişiren, getiren, karıştıran hariç, içenler dahil olmak üzere şehirde tutuklanmadık adam kalmaz.
O’halde, neymiş, düğüne düğün, çorbaya çorba deyip geçmemek lazımmış.
Alın teriyle ekmeğini kazanan tüm çorbacıları tenzih ederek, saygılarımla.