Gözlerim, bulutlara bürünmüş dağların kenarındaki evimde Garfiyıld’ı arıyor kaç gündür. Bu benim tamamen sarman renkli erkek, ama erkek olduğu kadar da naif ruhlu kedim. Bayramda evimizi, daha çok kedilerimizi Mehmet’e emanet edeli beri yok ortalarda. (bunda Mehmet’in suçu yok tabii ki!)
Araba çarptı ya da çalındı diyorum. Gelmemesinin başka açıklaması olamaz. Kedi psikolojisi hakkında öğreneceğim daha çok şey var anlaşılan.
Bugün Metehan’ın arkadaşını bırakmaya eski mahallemize gidince eski evimizin önünde bir sarı kedi görüyorum. O, eski mahallede kalan, artık eve gelmeyi reddeden Puşt Sarı kedimiz de olsa razı olacağım. Evde, başımızda bir sarman erkek kedi bulunmalı. “Ne kitapsız, ne -sarman- kedisiz” diyebilirim Bilge Karasu’ya ithafen.
Ama bir de ne göreyim! Bu sarı kedi düpedüz bizim Garfiyıld! Bayramda Mehmet her gün eve uğrayıp evi yaşatmasına rağmen biz evde yokuz diye sen kalk ta eski mahalleye göç! İnanmıyorum! Oradaki komşular onu tanır, bilirdi. Demek bayramdan beri karnı doyuyor, oralarda ikamet ediyor! Bir daha inanmıyorum!
Kedim Garfiyıld ve eve gelir gelmez kumandaya hakim olan erkek egemenliği(!)
Hemen, olaya benden sonra en çok üzülen Mehmet’i arıyorum. Ki o bu sayfanın Uykusuz Misafir’i.
İki üç kere sağlıklı veya yaralı olarak rüyama girerken hali hazırda Mehmet’in de rüyasına giren kedim geri geldiği için rahat uykuma dönebilirim. Gerçi uykusuz kalmadım ne yalan söyliyeyim. Sadece geçen gün hıçkıra hıçkıra ağladım onun için. Çokkediseverlerden başkası evde dört kedi daha varken neden beşinci kedi için yas tutulduğunu anlayamaz.
Hayat çok ayaklı bir masa ise, bu hayvanlardan her biri onu dengede tutan bir ayak. En azından benim için öyle. Birinden biri isteğimiz dışı (sahiplendirme harici) evden ayrılınca dengesizleşiyor işte hayat.
Neyse ki Garfiyıld’ı sapasağlim (sapasağlam+sağ salim) buldum. Benim uykularım artık eve geri gelen kedi rüyalarıyla bölünmeyecek. Uykusuz Misafir’e gelince…
“Dün fena sıkıldım akşama kadar;
İki paket cigara bana mısın demedi;
Yazı yazacak oldum, sarmadı;
Keman çaldım ömrümde ilk defa;
Dolaştım,
Tavla oynayanları seyrettim,
Bir şarkıyı başka makamla söyledim;
Sinek tuttum, bir kibrit kutusu;
Allah kahretsin, en sonunda,
Kalktım, buraya geldim.”
Can sıkıntısı insanı bir Orhan‘ı Veli gibi bir şair ediyorsa uykusuzluk ne etmez diyerek misafirimi teselli ediyorum. Bir daha sabahın dördünde uykusuz kalınca resmî tarih içeren yazılar yerine böyle şeyler yazsın da hep buralara misafir gelsin diyorum!
Efendim, Garfiyıld’ın beni benimsememiş olmasına üzülsem de onu rüyamda çöplükte görmüştüm; nerden bileyim ki onun eski çöplüğünde ötmeye gittiğini… Yaşasın! sağsağlim evine dönerek kumandaya sahip çıkan erkek egemenliği 😛 uykusuzluk mu? o anlar fevkalade huzur vericiydi. Teşekkürler ilginize…