“Ölen köpeğimle bir gün geçirebilmek için hepinizin köpeklerini uçurumdan aşağıya atabilirim. Ama o bir günde bile köpeğimle beraber aynı yatakta yatmam. Bu bir disiplin meselesi. Anladınız mı?”
Bu sözler benim sözlerim değil. Bunlar Almanya’dan eğitimli köpek eğitimcisi Sayın Erkan Dişoğlu’na ait.
Duyduğum anda “Sizin beraber yaşadığınız bir çocuğunuz var mı?” diye sormak istedim kendisine. Ama vazgeçtim. Hatırladım ki çocuk eğitiminde de disiplin bu kadar önemlidir. Sanırım çoğu yumuşak kalpli annenin (ben de dahil) bazen bu disiplin işlerinde başarısız olmamızın bir sebebi var. Kendi çocuğumuzun iyiliği için olsa da diğer insanların çocuklarını uçurumdan aşağı atmaya kıyamayacak olmamız!
Çok yakında ulusal bir kanalda “Hayvanım Benim” isimli bir köpek eğitimi programı başlatacak olan Sayın Dişoğlu, köpeği, oğlu Endo’yu da beraberinde Safranbolu’ya getirmiş. ‘Köpeğimizi nasıl eğitebiliriz?’ konulu toplantıda programın adı ile ilgili görüş sorulunca hepimiz, önce kadınlar olmak üzere ismi ‘uygunsuz’ bulduk. Çünkü biz o kedi ve köpekleri oğlum-kızım diye seviyoruz. Kimse hayvanım benim diye sevmez birlikte yaşadığı hayvanını!
Programın isminin değişeceğini sanmıyorum, çünkü Facebook’ta sayfası açılmış bile. Biz fikrimizi söyledik malum, tutup tutmayacağı da yapımcının sorunu olsun.
Hayvanlarla olan ilişkide kim patron göstermek lazım. Sözünüzü dinletmek, halıları çişten, koltukları kemirilmekten korumak lazım. Faydalı bilgi olarak koltukların kemirilen köşelerine oda spreyi sıkarsak kemirmekten vazgeçebiliyorlarmış. Koltuk kemirmede zaten en önemli mesele köpeğin koltuğa ya da yatağa çıkmamasını sağlamak.
Benim en çok yaşadığım problemler olan üzerime ardılma meselesi için hayvanın ardıldığı anda karnına diz vurmak çözüm getiriyormuş. Tabii bu çözüme benim tepkim ‘Ayyy!’ olunca güldürdüm misafirleri. Köpek eğitiyoruz burda acı yok Rocky acı yok!
Sevdiğini göstermek için ya da çok özlediğinde bileğimizden ısırması problemine ise (ki bana problem olarak gelmiyordu) tasmasından hızlıca çekip kuvvetli bir ‘Hayır’ demek gerekiyormuş. Hep ‘Master and Servant’ (sahip ve köle) ilişkisi yani.
Özelikle biz kadınlar kıyamayıp tepkiler verdikçe, ‘Ayy ama yazııııık’ dedikçe, Erkan Bey önlerde oturan bir hanımefendinin bileğindeki ısırık izlerini göstererek ‘Siz köpeğinize acıya durun, 2017’ye kadar kolunuzda ısırık izleriyle gezmeye mahkum kalacaksınız!’ deyiverdi. Kendisine o anda soramadım ama bazıları ‘Ayy ama yazıııık’ dedikçe 2023’e hatta 2071’e kadar kolumuzu ısırmayı hedefleyenlere bir çözümü var mıdır acaba?
Dağıtmadan gelelim Erkan Bey’in köpeği, oğlu Endo’yla olan ilişkisine. Hayvancağız sahibinin gözünün içine bakmadan adım atamaması çok iyi eğitilmiş olması manasına geliyor(muş). Şahsın profesyonelliğini veya köpek eğitme yeteneğini eleştirmeden paragrafın başına kocaman bir BENCE koyarak devam etmek istiyorum:
Bence, özel olarak eğitilmiş köpeklere çeşitli alanlarda ihtiyacımız var, evet. Polisler, askerler, arama kurtarma ekipleri savaşta veya barışta eğitimli köpeklerle nasıl harikulade işler başarıyor, duyuyoruz. Yürüme, görme, duyma ya da konuşma engelli insanlara yardımcı olan köpekler var. Bunlar, eminim, insanlarımıza göz, kulak, kol,bacak olabilecek kadar yetenekli ve akıllı köpeklerden seçiliyorlardır ve hataya mahal vermeyecek kadar sıkı eğitiliyorlardır.
Peki ya biz diğer insanlar? Sadece evde veya bahçede baktığımız için tüyleri parlak ve sevimli ve bakımlı olanlar hariç, sokaktaki tüm kedi ve köpeklerle dost olan insanlar? Bir hayvanı sözümü dinliyor, bana avlanırken yardım ediyor, evimi koruyor, fareleri kovalıyor, domuzları uzak tutuyor diye değil de sadece var olduğu için sevebilen diğer insanlar?
Çevreye ve size fiziksel zarar veren bazı kötü alışkanlıkları hariç her dediğinizi gözünüzün içine bakarak kusursuz yerine getirecek şekilde eğitildiği zaman bir medya maymununa dönecek hayvan, BENCE, olsa olsa içimizdeki insanın hayvana hükmetme egosunu tatmin edecektir.
Bence Şanslı sözümü dinlesin, insanların üzerine ardılmasın, ayakkabıları kapının önünden çalıp götürmesin ama kulaklarını sallaya sallaya koştursun, Kulübe arkadaşı ve dostu Çakır ile boğuşsun, gezerken çeşmelerden su içsin, ormanda her yeri koklasın, gezsin rahatlasın, yuvasına dönsün. Ben onu o doğal haliyle seviyorum.
Şanslı’nın bileğimizi ısırma ve üzerimize çamurlu ayaklarıyla ardılma huyları için teyakkuza geçtim çünkü 2017’de de kolumda ısırık izleri ile gezmek istemiyorum.
Ya siz? 2023 hatta 2071’e kadar (en iyi ihtimalle) kolunuzu ısırmayı hedefleyenlerle ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?