Kendi gazetemin patronuyum. tugbaturan.com’un tek yazarı, baş yazarı, editörü, fotoğrafçısı, muhabiri, sayfa düzenleyicisi, yazı işleri müdürü, halkla ilişkiler müdürü, tanıtım sorumlusu, çaycısı, temizlikçisi ve ev sahibiyim.
Bu hem iyi hem kötü. Hem içinden gelen her şeyi yazmak hem de yazmamak, hem memlekete dair her şeye isyan etmek hem de kendi içinde olan bitenlere kulak vermek gerekiyor bazen. Ve insan hepsini birden yapmaya çalıştığı anda kördüğüm oluveriyor.
“Keyfe keder” o yüzden var. Keyfimin kahyası da diyebiliriz. Canım sıkıldığında, hayatımda iyi gitmeyen şeyler olduğunda, ya da çok güzel şeyler olduğunda, noktasız, virgülsüz, büyük harfsiz, kuralsız, öznesiz, tümleçsiz yazmak ve okumak istediğimde sığınılan bir liman. Çünkü bazen insanın kafası çok karışıyor. Kelimeler büyük harflerle başlamayı, kelimeler büyük harfleri bağışlamayı unutacak kadar tembel olabiliyorlar. Kelimeler başlarında bir büyük olmadan yol alacak kadar asi olabiliyorlar.
Ne diyor kraliçe “O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz…”
Bu da benim şarkı halim. Kendi kendime mırıldandığım, hani o duş alırken kimsenin duymayacağından emin olduğu için insana mükemmel gibi gelen çatlak sesiyle seslendirdiği şarkıcıklar işte.
Dus alirken veya düş alırken ne farkeder? BÜYÜK harfli/Türkçe karakterli veya kucuk harfli/turkce karaktersiz…
Köprüden önceki son çıkış burada. İnmek isteyenler buyursun. Kalanlar, siz kalmak istediğinizden emin misiniz??
gönlün büyük olduktan sonra harflerin hiçbir önemi yok. sen böyle devam et!