– (gülerek) Senin bu oğluna Mein Kampf okutacaklarmış bu sene. Badem bıyık bırakmış, uzun çizmelerle geziyor: Almanca öğrenecek!
– (kahkahayla) Oğlum doğru mu duyduklarım?
– (kıkırdar) Baba! Bilmem?! Üçüncü sınıfta İngilizce de varmış. Almanca da evet!
– Ohoooo! O zaman yazın güzel turist kızlarla konuşma işini sen halledersin!
– Bi dakika! Daha Rusça öğrenmediniz ikiniz de?!
– Yaaa! Baba! Sen konuş güzel turist kızlarla!? Neyse hadi telefonu ka-pat-tım!
– Anne! Hangi kızlar güzeldi?
– Hmmm? Ruslar, İngilizler, bir de Brezilyalılar!
– Brezilyalılar’ın popoları meşhurmuş, Brezilyalı istemem ben!
– ?!?!?!?!??!?!?!?!?!?
***
– Anne insanın çocuğu olması güzel bi şey mi?
– ‘İnsanın çocuğu olması güzel bi şey mi?’ diye soran birisi olduğuna göre güzel bi şey!
***
– Metehaaaan !?
– Efendim?
– Dışarı çıkacak mısın?
– Bi dakka daha kahvaltımı bitirmedim. (bana dönüp:) Anne dışarı çıkabilir miyim?
– (İnsanın çocuğu olması güzel bir şey evet…) Çıkabilirsin tabii ki. Ama önce bir öpücük…
Oğlan dışarı çıktı. Ben de şöyle bir çay keyfi yapayım kahvaltı masasında. Du bi dakka. Önce bi çamaşır atayım. Hah. Ben çay içerken yıkansın da yukarı CD’leri dizmeye çıkınca asarım kurur. Ne asması yahu? Kurutma makinesi aldım ya. Bakalım ikinci kurutmada randıman alıcaz inşallah. Kışın çok daha iyi olacak. İpek’in dediği gibi doğanın yapabildiği bir işe boşuna para vermeyelim de. (Bu terliğin teki nerde?) Oğlanın çamaşırları. Dur şu montu da yıkayayım. Kaç zamandır ortalarda. Toz olmuştur. Sonbahar gelecek giymeye başlar. Yeni okul kıyafetlerini de çıkarayım torbadan kırışmasın. Bi daha ütüleyemem valla. Geçen senekiler nerde ki? Of. Dolabı çok karışık. Sonra oturup tek tek ayırmalı. Neyse. Sünneti de duyan düğün yaptınız mı diyor. Annemler yazlıktan gelsin de bi program yapmalı artık. Ama önce Eda yazlığa gidecek inşallah. Guççük hanfendünün Tweety çantasına şu ayırdığım bebek kitaplarını koyayım. Önce bir sileyim ıslak mendille. Kedi kılı falan vardır. Kedi deyince… Anaaa? Beyaz? Sen terasta kapalı mı kaldın? Hay Allah? Nereye yattın? Yeni kanepeye değil inşallah! Of bu pazıllar da bitseydi bi. Daha da iki tane Salvador Dali var. Nereye asacaksam? Neyse bitirebilsem asacak yer bulunur. Yaaaaa!? Daha Ankara’da çerçeveye verdiğim bir sürü şey var. Adam satacak valla gitmedim diye ben. Eskiden boynuma doladığım bu oyaları da dilek ağacı yaptığım askılığa asmalı. Merdivene koyayım da yukarı odaya çıkarken götürürüm. Eee? Bu kadarcık mı beyaz çamaşır? Neyse şunları da atayım da. Kalanı da renkliler olarak atarım. Of. Burada da kurumuş kaldırılmamış çamaşır var. Bak makinenin kuruttukları hemen yerine kalktı bile. Neymiş? Demek ki hayatımı kolaylaştıracakmış. Bakalım görcez. Şu İnci Gibi Dişler de büyüdü gitti elimde sonuna gelince. Halbuki daha sırada Elif Şafak’ın İskender’i var. Okuyalım bakalım kendi gözümüzle. Etkilenmiş mi hanımefendi Zadie Smith’den. Hüseyin Avni Cinozoğlu’na sorsan maskaralık yapıyor. Neyse. Herkesin işi kendine. (Sahi terliğin teki nerde ki?) Şu odaya elektrik süpürgesini çıkartmalı. Aslında tüm ev tozlanmış ama. Oğlanın dışarıdan sesi geliyor. Demek ki yakında. Eşek. Nasıl da güzel izin alıyor dışarı çıkarken. Bu kanalı mı seyretcem yahu? Cartoon Network. Kumanda nerde? Orada yok. Burada yok. Koltuk minderlerinin altı? Yok. Kim bilir nereye koydu serseri! Yine sesi geliyor. Yola çıkmasalar bari. Alıcıdan ayarlayayım. İz Tv uyar. Dursun. Çayımı içeyim artık. O da ne?
– Anneeeee!?
– N’oldu oğlum?
– A a? Kurt’un ne işi var bu saatte sokakta? (Kurt balıkçı komşumun erkek Alman kurdu köpeği ve benim dişi Sibirya kurdu kırması Çakır’ımın kankisi.)
– Abla tasması yoktu!
– Nasıl yani?
– Az önce kediye saldırmak için tasmasını kopardı teyze! Biz gördük!
– (hey Allah’ım insanlar korkar ya bu saatte! uysaldır, kimseye bişi yapmaz ama… kim dinler?) Durun geliyorum!
Eee nereye gitti bu Çakır’la beraber? Gece gezdikleri gibi gezerlerse işimiz iş. Tasması yok diye şikayet de edilir. İnsanları da korkutur. Hah. Geliyorlar tamam. Tuttum tuttum. Siz tasmayı sökün getirin çocuklar. Anaamm. Tutamıyorum. Kedi gördü. Bahçeye girdi. Kapatın kapıları. Tasmayı getirin. Tamam. Hıııı. Tasma işe yaramaz artık. Yırtmış. Başka türlü birleştiricez. Nazife(komşunun kızı)! Bana bi tornavida falan bul getir kızım. Şimdi oldu. Taktık mı şuraya. Yuh! O kadar güçlü ki tutamadım. Zinciri elimizi keserdi. Neyse gelir birazdan. Tamaaaam. Hadi oğlum yerineeeee. Suyun var mı?
Oğlan dışarda di mi? Güya çay keyfi yapacaktım…
Dört işlemin birbirine girmiş hali. Fakat ne hikmetse sonuç bir şekilde doğru çıkmış. Sanırım iyi demlenmiş bir çay ve mönüsü zengin tutulmuş bir kahvaltı ısmarlayabilirim:)
süper olmuş:)valla sizin işiniz çok,ben okurken bile yoruldum:)metehan’dan başka bir sürü baş belası daha var sizde…:)ama metahan içlerinde en komikleri ve en zekice konuşanı:)