Bu sabah inadım inat yazı getirmeyecek bir yağmurlu sonbahar havası ile çıktım evden. Üstelik de yarın ev taşıyacağım için babam ‘yağmur yağmasa bari’ demişti evde.
Ya dedim yer değiştirmeme gönlü razı değil, ya da mitolojik tanrılar, tabiat ana ve Murphy’nin kanunları ile işbirliği yaparak azim ve sabrımı deniyor Tanrı. Olsun. Biz ezelden beri ölçme değerlendirmeye alışık hayat öğrencileriyiz. Bir farkla: Bizim zamanımızda kimse soruları ŞİFRE ile çözemezdi!
Ya da biz öyle sanırdık? “Yahu biz iyi kazanıp da okumuşuz kardeşimle okulları anne?” demişim gayri ihtiyari. Hileli yollardan bizim önümüze geçebilecek binlerce öğrenci varken? 80’li, 90’lı yıllarda başladı ise bu basit bir sınav hilesi gibi görünen sahtekârlık? Nesi mi var bir kaç bin öğrencinin bir kaç soruyu biliyor olarak sınava girmesinin?
Şu anda bir acil serviste annenizi muayene eden doktor sadece cemaatten diye haksız yere kazandı, haksız yere okudu ise tıbbı, ‘bir şeyi yok’ diye eve geri gönderdiği anneniz kalp krizi geçirip ölecek.
Haksız yere mimar olmuş birisi çocuğunuzun gittiği anaokulunun binasını çizecek ve yanlış uygulanmış lavabo çocuğunuzun kafasına düşecek.
Haksız yere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olmuş biri, kızınızın sizin izniniz dahilinde görüştüğü erkek arkadaşıyla okuldan çıktığını görünce, kızınıza herkesin önünde orospu muamelesi yapacak ve genç kız intiharın eşiğine gelecek.
Haksız yere mühendis olmuş biri ülkemizde üretilen otomobillerden birinin son kontrollerini es geçecek ve siz kaza anında açılmayan airbaglerle birlikte uçurumu boylayacaksınız.
Haksız yere polis olmuş biri eşinize haber verecek. Haksız yere savcı olmuş biri kamu davası açacak. Haksız yere hakim olmuş biri davada sizi suçlu bulacak. Aileniz, üzüntüsü bir yana, eve gelen haksız yere haciz memuru olmuş birinin gaddarlığına maruz kalacak.
‘Sehven’ yapılan bir şifreleme, kaç ÖSS’dir, kaç ÖYS’dir devam ediyorsa o kadar onbinler haksız yere bir yerlere geldi demektir.
Sanki kendim de soruların cevaplarını almışım gibi utanıyorum. Cemaati camiide toplanan müslümanlar manası dışında kullanmayan bir babanın kızıyım. Evet, Hacca gitmiştir, Kuran da okur ama bizim evimizdeki Kuran-ı Kerim’lerde ne Tayyip Erdoğan ismi yazar ne de M. Fethullah Gülen.
Ne elime bir Saidi Nursi risalesi geçmiştir, ne de kulağımdan kelamı.
Unumu elemişim, eleğimi asmışım bütün bu YGS meselelerinden bana ne mi?
Benim geleceğini planlamak zorunda olduğum ve bu memleketin eğitim sistemine emanet ettiğim bir oğlum var! Çocuğumu TÜRK Eğitim Derneği’nin okuluna, memleketi soyup soğana çevirdikleri yetmiyormuş gibi yeni neslin geleceğini de SEHVEN AMERİKA’YA peşkeş çeken izansızlara pabuç bıraksın diye yollamıyorum.
Benim dinimi bana öğretmeye kalkışma kisvesi altında bana müslümanlık taslayan, kayırdıklarını diğerlerinin hakkını yeme pahasına kendi emelleri için kullanan bir İMAMIN ORDUSU’na asker olsun diye yetiştirmiyorum.
Her şerefli ve haysiyetli Türk genci gibi askeri olacağı yegâne ordu TÜRK ORDUSU, koruyacağı tek millet TÜRK ULUSU’dur.
***
Yarın evimi taşıyorum ama yağmur yağabilir. Ondan sonraki gün de yağabilir, hatta ondan sonraki gün de. Bu ülkenin üzerine karabasan gibi çökmüş bulutlar da mitolojik tanrılar, tabiat ana ve Murphy’nin kanunları da elbet ne kadar azimli ve sabırlı olduğumuzu görecekler Sular çekilince balıkları yiyen karıncalar, sular geri gelince GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER!
ADALET sistemini nalıncı keseri gibi hep kendine yontan, KALKINMA düsturunu kendisi ve yandaşlarının kefenlerıne diktirdikleri ceplerini doldurmak olarak algılayanlar, elbet kendi kazdıkları kuyuya KENDİLERİ DÜŞECEKLER!
I hope you don’t mind the criticism… I wanted to email a response but couldn’t find your email on the site.
IMHO, much like classical narrative is made up of sections, namely introduction, development, climax and an ending, effective critical writing should be made up of an accurate and indisputable definition of the problem, and preferably potential solutions (implicit or explicit)…
The problem you are talking about is accurate. In any geographic region, when less than qualified people get titles and jobs through nepotism the whole region ultimately pays for the consequences. What is wrong with what you have written is the attribution. This is not a “new problem” invented by the religious movement(s) that you are talking about. It is more a cultural problem that has existed throughout the documented history of that region. What may (or may not) be true is the increase in the problem…
I really dislike your conclusion. There are no explicit solutions, but an implicit “this should stop”, followed by a threat “or else they will fall in the hole that they have dug up”. It is not that simple, we will also fall into the same hole. In fact, we’ve all fallen into that hole in the past, and are presently in it.
The most obvious solution (not necessarily the only one), is to educate about the evils of nepotism (and where possible fight it through legal or economical means). Although everyone, irrespective of their religious or political views, agrees that nepotism is bad, when it comes to their own family and friends they do not restrain themselves; They use the fallacy “if I don’t do it, someone else will”. How about you?
What you are doing is attributing it to only one religious/political point of view, while they are in return cherry-picking their examples to attribute corruption and nepotism to the people that share your religious/political point of view. Someone has to break this infinite cycle. Let’s talk about how we might do that?
Finally, I understand that trying to be inclusive (too much democracy, too many voices) is not an efficient way to solve many problems. On the other hand, exclusion based ideology has repeatedly failed since the world moved from feudalism to the ideas of enlightenment. It is about time people in Turkey think outside the old ideology of “political exclusion”. It is about time people in Turkey stop waiting for the next “savior” to magically solve all their problems…
suların geri geleceği ve karıncaların geldiği gibi gidecekleri günlere olan özlemimiz, hasretimiz ve zorunluluğumuz her geçen gün artmakta, adalet, dürüstlük kavramlarıyla göz boyadıkları, yoksul ve eğitimsiz bıraktıkları insanlarımızdan aldıkları oylarla geldikleri iktidardan şimdi de inmemek için her türlü baskı zulüm ve hileleri yapmaktalar, kaderleriyle oynadıkları milyonlarca gencin(ygs)milyonlarca iş bekleyen işsizin(kpss) ve en son da( ALES)mağdurlarının oylarıyla gidecekler,gidecekler ve çaldıkları her kör kuruşun hesabını verecekler…O KUTLU GÜNLERE BİR KEZ DAHA ÖZLEMLE…KALEMİNİZE VE DE ÖZELLİKLE YÜREĞİNİZE SAĞLIK….