29 Kasım 2010 Pazartesi sabahı Karabük’ün girişindeki göbekten dönerken Kardemir işçilerinin eskiden heykelin olduğu yerde toplanıp işten çıkarılmaları ile alakalı gösteri yaptıklarına şahit oldum. Kaldırımda da onlara destek vererek bekleşen onlarca kadın vardı.
Polisler tarafından dikkatle izlenen göstericilerin yanına yanaşamadım ama kadınlarla her zaman konuşabilirdim. ‘İşten çıkarılanların eşleri misiniz?’ diye sordum. Tabii ki ‘evet’ diyerek yanıtladılar. ‘neden çıkarıldılar işten, fabrika mı çalışmıyor, işleyecek demir mi yok?’ diye sordum saf saf.
‘Yok canım,’ diye cevap verdiler. İşçiler sendika değiştirmişler. Kendilerini daha çok savunacaklarına inandıkları diğer bir sendikaya geçmişler. Ve bu sebepten işveren onları kapı önüne koymuş. ‘50 kişi yeni sendikadan çıkarılıyorsa; 5 kişi de eski sendikalı, göz boyamak için’ diyorlar.
‘Sorsan, performans düşüklüğü olmuş’ diyor kadınlar inanmayarak. Adam 25 senedir aynı işte canla başla çalışıyordu da şimdi mi düştü performansı?
300’den fazlaymış çıkarılanların sayısı. Onların yerine daha düşük maaşla sözleşmeli 1000 tane işçi alındığından bahsettiler. Rakamlar ve iddialar onlardan duyduklarım.
‘İlk işten çıkarılan 29 kişiden ikisi bizim kocalarımız’ dedi iki kadın. 6 aydır işsizlermiş. ‘6 aydır n’aparsınız, ne yer ne içersiniz?’ dedim. Yeni sendikaları bakıyormuş şu anda ailelerine.
Yeni bir liste asılarak 100 kişinin daha işten çıkarılacağı söylentisini de duymuşlar. ‘Yazın sıcağında, kışın soğuğunda buradayız. Eşlerimizin yanındayız. Ne olursa olsun sesimizi duyuracağız. 27 kişi de Ankara’ya yürümeye başladı. İnşallah iyi haberler gelecek’ dediler.
Olayların nedeninin kimin ve neyin politikası olduğunu bilmiyorum. Ben sadece ekmeksiz kalmış, çocuğuna ‘Baban altı aydır işsiz yavrum, kalemini dikkatli harca, defterinin sayfalarını koparma yenisini alamam’ diyecek olan kadınların yanındaydım. ‘Allah kolaylık versin’ dedim yanlarından ve ayrıldım.