İçimden bir ses içindeki sesi dinleme diyor. Son yılların en güzel var olmanın dayanılmaz hafifliği temasını işliyorum seçmeli derslerimde. Göz görmeyince gönlün katlandığı ‘elim’ olmayan bir kazadan kurtulduğumdan beri sol yanım hasarlı sağ yanım boş kaldı.
Aklımda uçuşan her şey arabanın ivmelendikten sonra hızla durduğu anda dondu kaldı. Şimdi sanki her şey paramparça, tıpkı Müslüm Gürses tonlamasındaki gibi şarkının. Ağdalı, uzatmalı, ama gerçek havasını da ancak yansıtabilen parçalanmanın verdiği boşluğun.
Ben de bunları tekrar yazıyormuşum hissine kapılmıyor değilim. Sistemin aynı kediyi bir daha gösterebilmekteki yeteneği belki de, bir deja-vü yaşıyoruz hep birlikte.
Sırma saçlı ve badem gözlü değilim henüz Allahtan. Gerçi bu işin Allahla bir ilgisi var mı bilmiyorum. Önündeki yoldaki kara, buza, ‘kara buz’a bakmadan ilerlersen sen, tevekkül ne etsin allasen?
Benden nefret edin ya da bana acıyın diye yazmıyorum bunları. Yazdığım zaman bir sonuca ulaşabiliyorum ancak. Bulunduğu tünelin ucundaki iğne başı kadar ışığa yürüye yürüye ulaşan kayıp insan gibi. Yaza yaza çıkabiliyorum ancak ışığa.
Şairin denkleminde yerine koyacak olursak yazmak yanmaya tekabül ediyor demek ki.
Kafamı dağıtayım diye açtığım televizyonda, kanalların birinde ‘ÖRTÜNMEK ÖZGÜRLEŞMEKTİR’ yazıyor alt yazıda, diğerinde ise yeşil cübbeli bir hoca.
Dizilerden sıkıldım dedim, kendi filmimde başrol teklif ettiler; dakika bir gol bir görüntü yönetmeni ile takıştık. Yönetilecek kadar bile görüntünüz yok dedi. Hiç bir zaman göze hitap etmek istemedim ki zaten. Öyle olsa hep dekolte giyerdim.
Dekolte de artık göze hitap etmiyor değil mi? Hep bir şeylerin gerisindeyim şu hayatta. En son Turan Dursun’un kitabını okumak istediğimde ‘Din Bu’ adında; en yakın arkadaşım demişti de inanmamıştım, biz o kitapları lisede okuduk, gitti, din bu’ydu bitti, diye.
Ben hala geriden takip ediyorum her şeyi. Düşe kalka büyürken, kocaman bir kız olduktan sonra bile sürekli Türkan Şoray’ın gözlüklü sekreter kız tiplemesi halinde gezdim durdum. Hiçbir zaman saçlarını dağıtıp filmin jön aktörünün gözdesi olduğu haline ulaşamadım.
Şu sıralar açık yakalı, siyah bir şeyler giysem mi diye düşünürken, annem dedi:
-‘Kızım dekolte giyme tecavüz ediyorlarmış!?!?!’
-‘Anne, o eski bir türkü; beyaz giyme toz olur o, tecavüz değil, sen yanlış anlamışsın.’
Yok yok, yanlış anlamamış. Beyaz da giyme siyah da giyme. Mümkünse nefes alma. Nefesin nefesime değer. Evrak falan uzatma. Tenin tenime değer. Araba kullanırken korna çalma. Sesin kulağıma değer. Hatta sollama falan yapma. Belki aynadan görürüm de canım seni çeker!
SİZ DEKOLTE GİYENLER TARAFINDAN ANINDA EREKSİYONA UĞRATILAN ZAVALLI TAHRİKZEDELER!
Ne içtiyseniz 70’lik ve bastonla gezen ama hala karı kız peşinde koşmaktan vazgeçmeyen amcalara da verin onlar da faydalansınlar!
SEFİL VE İNSANLIKTAN UZAK LAĞIM ATIKLARI SİZİ!
Organlarınızdan büyük egolarınızı tatmin edebilmek için, kimilerini örter kimilerini dekolteler içinde sokağa siz salmaz mısınız? Bir kadının üzerinden para kazanırken yarı çıplak olması iyidir de, paranızı harcayan da o olduğu zaman mı orasının burasının görünmesinden hicap duyarsınız?
Kirlenmek güzeldi, örtünmek de özgürleşmektir! Soyunmak orospuluksa giyinik yatalım o zaman!? Giyinip soyunduğumuzu bir gören olmasın aman!?
Hep diyorum, boşuna gitti milyonlarca büyük ve küçük baş hayvan. Hazreti İbrahim’e inmeyecekti oğlu yerine kestiği o kurban!
en çok okunan, okuyanların yarısının hak verdiği, fularlı, sevgisiz ve eş/siz, bir zamanların play/boy/u yazarının “su testisi su yolunda kırılır” dediği bir ülkenin ilahi/yat profesörünün göğsüne, Lisbeth Salander gibi, dövmeyle ne yazmalı ??? “Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.” (Bakara suresi, 178.ayet)
çoğunluk olmak isterdim. çoğunluk olup “cübbe giyip sarık takma, sikerler” diye öğüt verebilmek…