KAFA ÜTÜLEYECEK YARDIMCI ARANIYOR

Hangi işi ücret almadan yapardınız?

Bu dünyanın işleri çok kırışık, kafam da öyle. Her şeyden çifter üçer beşer var el/v/imizde. İki tane hat, iki tane cep telefonu, iki tane televizyon, iki tane kapı anahtarı, tam on çeşit baharat ve bunların her yemeğe konacak kombinasyonları. Üç tane köprü (üçüncüsü kurda kuşa hizmet ediyor), biri kremli biri kremsiz iki tane şampuan, iki çeşit saç şekillendirici, saçımızda iki tane renk, iki tane banyo, iki tane tuvalet, iki tane balkon, iki tane güneş gözlüğü, sayısız ayakkabı, çanta ve kot pantolon.

Elimize, ayağımıza, yüzümüze, göz çevremize, kırışık olan ve olmayan yerlerimize, bacağımıza, oramıza buramıza neden aynı kremi süremeyiz? Max Factor mü kızar Edwin Aldrin mi alınır? Sofrada salatayı ve her şeyi kaşıkla yiyebilecekken onca kalabalık demir yığınına, bütün renkler aynı hızla kirlenirken siyaha, karanlıkta görülebilecek onca şey varken ışığa, sessizliğin sesi bu kadar iyi tınılarken müziğe, yalnızlık paylaşılmazken çokeşliliğe, dünyada bunca kötülük varken Azrail’e ne gerek vardı ki?

Düşüncelerini kategorize edebilen birilerine gıpta edemeden duramıyorum. Ve başlıklar altına yazılabilen kelimeleri. Oysa ben fasülyenin neden pişmediğini düşünürken, Karagöz ve Hacivat’ın neden öldürüldüğünü, eve aydınlatma seçerken, ayaklarıma hangi ojenin daha çok yakıştığını, çantamı omzumu çürütmeyecek bir ağırlığa indirmeye çalışırken, annemin yazlıkta sürekli bacağıma batan masa örtüleri yerine alacağım yeni masa örtüsünün çapı ve rengini dert ediyorum kendime. Kağıt kesen makasla kumaş kesilmemesi gerektiğini düşünürken, “biliyorum tanrı var bugün” diyen şarkıya geçiş yapıyorum. Beyazları domestos etkili mi yoksa active bilmemneli deterjanla mı yıkıyordum diye düşünürken, süngüsü düşmüş bir savaşçı gibi etrafımda meleyen bir erkek ister miyim diye soruyorum. Süngerbob’u yazan adam acaba teknede giderken denize bir bulaşık süngeri mi düşürdü ki deniz altında yaşayan bir süngerin maceralarından milyar dolarlık bir çizgi film kahramanı doğdu diye sorarken neden insanların erkekleri de denizatları gbi doğuramıyor ki diye merak edebiliyorum. Ama tüm bunları düşünürken kafam kırışıyor. Ütüleyecek birini arıyorum.

Bir hırkam bir lokmam olsun istiyorum. Başedemediğim herşeyin ikincisini kulağından sürükleyip geri dönüşüm kutusuna  bırakmalıyım: Telefon/güneş gözlüğü/sevgili/adidas ayakkabı/düdüklü tencere/koltukaltı roll-onu/en sevdiğim film listesi/köprü.

Fikirleri kategorize etmeliyim sonra. Bir yere bakarken sadece baktığımı görmeli, başka bir şeye kayarak arıza yapmamalıyım.

Zeki Müren’den sonra Metallica’ya geçebilecek kadar cilveli çokşarkılımüzikçalarım, Sad But True’nun son satırıyla taçlandırdığı zaman hayatımı, itiraz etmemeliyim.

Sözlüklerden anti kelimesini silmeliyim daha sonra. Bütün anti-bakteriyeller bakteriyel, anti-retroviraller retroviral, anti-sosyaller sosyal, anti-emperyalistler emperyalist, anti-depresanlar depresan, anti-freezeler freeze, anti-loplar lop, anti-militaristler militarist, anti-agingler aging olmalı. Ajda Pekkan ağlamalı buna. Onu Michael Jackson’ın cenazesine götürmeliyim:

“Bak,” demeliyim. “Bir kaç ameliyat daha ve ya çocuk şarkıcı olarak gömüleceksin ya da çocuk tacizcisi.”

“Çocuk taciz eden ben değilim ki! Abla dediğiniz aslında abi olan saray yanaşması şarkıcı.”

“Sen de sabah yanındaki adam uyanmadan kalkar gidermişsin ameliyat izlerinden korkmasın diye.” 

“Hayır, tenezzül bile etmem. Şimdiye kadar uyandığımda yanımda olmaya değer bir erkek görmedim.”

“Ama Edith Piaf gördü…”

“Evet, ama o adam da defoluydu: Evli ve çocuklu.”

“Defo tamir edilebilir.”

“Hayır, edilse bile ucuza satılır. Ben ucuz etin yahnisini sevmem. Kelimelerden ‘anti’leri neden kaldırdın?”

“Kaldırmadan önce ‘anti’kaydım, kaldırınca tutnamayanlar katıldım ve kaydım.”

KAFA ÜTÜLEYECEK YARDIMCI ARANIYOR” için bir yorum

Kendininkini ekle

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑