GÖZLERİN DOĞMUYOR GECELERİME

Metafizik falan dedin de beni benden aldın biliyor musun? Matrix’ten girdik Avatar’dan çıktık a ve q harfleri. Yani ağaçlar filan sadece ağaç değil hepsi birbirine göbeğinden bağlı. E sen de haklısın. Kırmızı hapı mı istersin mavi hapı mı? Mavisi daha pahalı yalnız.

O kadar ütopik konuşmaya başladık ki az sonra Dorothy, Teneke Adam, Korkuluk, Korkak Aslan, sen ve ben Yakut Şehri’ndeki Oz Büyücüsü’ne doğru yola çıkacağız. Siz bekleyin ben depoyu doldurup geliyorum.

***

Bütün hislerimi sekiz yüz bilmem kaç kelimeyle anlatmalıyım. Öyle uzun uzun sayfaları meşgul etmek yok. Mise-en-page zor iş.

İyi de haklı adam. Tuvalin bile bir sınırı var. Koskoca Mona Lisa dediğin 77 santime 53 santim bir resim. Hani kumaş verirler ya terziye. Bundan bir ceket bir de pantolon dik derler. Ama kumaşta kıvırma payı vardır. Kelimelerde de kıvırma payı bırakabilir misin?

“Bir bar taburesi üstünde” mi desem. Yok kendi kelimelerim olması lazım. Yılmaz Erdoğan n’apıyor? Cebindeki kelimeleri kullanıyor adam. Kelimeleri ekmek kırıntıları gibi yollara döktüm. Ben yolumu bulayım diye değil, yol beni bulsun diye.

Fikirlerin için göz altına alındığında yediğin yumruk için göz altına pansuman yapmaz kimse.

***

O gün de böyle yağmur yağıyordu. Ya da ben o kadar çok ağladım ki yağmur yağıyor sandım. Belki de her ikisi birden oldu. Gözbebeklerimde silecekler olmadığı için gözlerimi silemiyordum.

“Sen bütün o kadınlardan daha güzelsin…”

E peki neden! Sus Tuğba. Bozma ağzını.

Ankara’da Sakarya denen semtin barları meşhurdu. Meşhurdu derken ciks yerler değil, halk tipi yerlerdi. Türkü barlar ve rock barlar. Öğrenci dostu yerler. Bir başka dünyada bir başka zamana ait hatıralar sanki. Şimdi o kadar uzak ki.

SSK İşhanı diye bir yer vardı. Sanırım en üst katında bir barda Grup İstasyon çalardı. “Hatasız kul olmaz”ı da pek güzel söylerlerdi. Şimdi nerededirler acaba?

Sonra “Namus belası” çalmaya başlardı. Yanımdaki ‘feminist’ kadınlar şarkıya ve sözlerine kızarlardı. Neden erkeğin sebep olduğu bir günahın ceremesini kadının da canıyla ödemesi gerektiğine baş kaldırırlardı. Bense o saatlerde feminist olmak şöyle dursun maskülen bir kısır döngünün içinde kısırlaşmadan yaşamaya çalışıyordum. Kısır olmadığım 9 ay 10 gün sonra, (bence) dünyanın en güzel şeyini doğurduğumda ortaya çıktı. O gün çok mutluyduk işte. Bir de İlhan Mansız’ın Senegal’e altın golü attığı gün. Dikmen’den aşağı akmıştı herkes arabalarla.

“ARAR BULURUUUZ İZİNİ BİLİRSİN ZIR DELİYİZ BİZ!”

Çok yakışıklıydı lan Mansız. İmansız.

***

Artık bütün şarkılar seni anlatmıyor. Bana her şey seni hatırlatmıyor. Sonuna kadar açıp “Kum gibi” dinleyebilirim. Keşke 10 yıl kadar önce söyleseydin “Artık seni sevmiyorum” diye. Ya da “Artık sevmeyeceğim” deseydin şarkıdaki gibi. Bütün kabahat kimin diye sormazdım inan. Veya ağzını bozup seni seviyorum deseydin. Deseydin. On yıl önce. On yıl. Önce.

***

Güzel ne güzel olmuşsun dövülmeyi dövülmeyi. O kadar da değil. Ölürüm yoluna ölürüm de yine boyun eğmem. Yakarım dünyayı uğruna ama sana eğilmem.

Şarkılar bi s.ktirin gidin ulan kafamdan. Bir dakika bir dakika… Niye bozmayayım ağzımı? Hayat bizi bozuk para gibi harcarken ben niye arada bir bozuk bozuk konuşmayayım?

“Ama sen hanımefendiliğini koru!”

Ulan evde kadın olmak zor. Trafikte kadın olmak zor. Gece sokakta kadın olmak zor. Gündüz bile kadın olmak zor. Evlilikte kadın olmak zor. Boşanınca kadın olmak zor.  Kıskanılınca kadın olmak zor. Sevilince kadın olmak zor. SAMURAY KILICIYLA DOĞRANINCA KADIN OLMAK ZOR.

Hayat senin a… koymadan önce sen hayatın a…. koymayı öğrenmelisin bence.

N’oldu? Bütün küfürler sizinle ilgili diye üzerinize mi alındınız erkekler? Ne yapayım. Sinirliyim. Agresifim. Sönmemiş volkan gibiyim. İçimde kaynayan magma beni yakıyorken, leopar deseni bikinisi içinde gülümseyen Banu Alkan gibiyim. Kadının adının olmadığı bu ülkede her daim savaşmaya hazır kılıç-kalkan gibiyim.

***

“Ateşiniz var mı?”

“Yakarsanız olur.”

***

Sürekli ve inatla düştüğü yerden kalkan bir hacıyatmaz gibi hayatıma devam ediyorum.

Kimsenin gözleri doğmuyor gecelerime.

“O öyle değil. Gözlerin doğuyor gecelerime bi kerem o. Pek güzel söylerdi rahmetli Zeki Müren.”

“Babaanne ya! Sen nasıl okudun yazdıklarımı! Okuma yazma bilmezsin ki sen!”

“Sen okurken duydum yahu! Hadi hadi kalk! Daha dolma sarcaz. Neymiş kimsenin gözleri doğmuyormuş gecelerine. Kalk hade! İstemeye gelcekler seni yarın akşam. Hele evlen bi. El içine karış. O zaman görürüm ben seni. Böyle saatlerce müzik dinleyip elalemin dergilerine yazı yazdırır mı eloğlu! Densize bak hele! Kimsenin gözleri doğmuyormuş gecelerine! Tövbe tövbeee!”

1 Aralık 2021

Karabük.

 

Bu yazım Tarama Ucu Dergi’nin Aralık 2021 tarihli 7. sayısında yer almıştır.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑