
Halk tarafından yönetilen, halka çalışan bu halkın kendi hükümeti dünyadan hiç yok olup gitmesin.(1)
***
Hayatımda ilk defa -belki de geç kalmış olarak- çadırlı madırlı konserli festivale gitmek istedim. Zeytinli Rock Festivali’nden daha iyi ilk festival olur mu? Biletimi aldım. Çadır ve uyku tulumu ödünç aldım arkadaşımdan. Sırt çantam hazır. Bir hafta kala festival iptal oldu. Sözde ilim yaydıklarını(!) iddia eden nefret dolu bir grup, bizim pozitif enerji ve neşe yaymamızı engellediler. Mahkemeye başvurduk aman haber bekleyin, diyorlar. Haber maber yok. Kahroldum. Sonra biletimi aynı etkinlik düzenleyicinin Fethiye’deki festivali için kullanabileceğimi öğrendim. Zeytinli olaydı iyiydi ya. Olmadı. Fethiye olsun’du. Ben yolculuk için her şeyi ayarladım. Festival yine iptal oldu. “Demek bu sene gidilemeyen festivaller kraliçesi benim!” dedim kendi kendime.
***
Özgürlük, yalnızca bir hükümetin destekçileri için varsa, hiçbir şekilde özgürlük değildir. Özgürlük her zaman muhaliflerin özgürlüğüdür.(2)
***
“Teoman’ın yeni albümü çıkmış,” diyorum, balkondaki saksıda yetişen domatesler seviniyorlar. Uzanabilseler bilgisayarın mouse’ına yetişip Youtube’dan açacaklar şarkıları. Beğenmediğin yeşil ot, topraktan mineral-vitamin ve sudan oksijen filan devşirip kıpkırmızı domates üretiyor. Altı üstü yeşil yapraklı bir ot dersin. Sen iki gözün, iki elin, aklın-fikrin, gücün ve yetkin varken ne yapıyorsun? Festival yasaklıyorsun. Topraktan geldim diyorsun ama o topraklardan nefret, ayrımcılık ve kin devşirip kıpkırmızı kızgın bir demirle beğenmediğin her şeyi damgalıyorsun. Bu gereksiz. Bu günah. Bu kötü. Bu açık bu saçık. Bu ahlaksız. Kime göre neye göre? Ben kendi doğrularımla yürümeye ve tertemiz nefret hislerimle senden -ve temsil ettiğin her şeyden- nefret etmeye devam edeceğim. Türkiye şeyhler dervişler ve müritler memleketi olmuş. Tamam. Ama bu benim hepinizden canı gönülden nefret etmeme engel değil ki.
***
Kadın, erkeğin başarısız bir kopyası değildir; insan olarak mücadele ve inşa için özel özelliklere ve yeteneklere sahiptir. (3)
***
Dünya için bir şey dilemiyorum. İnsanlık için çok geç zaten. Ülkem diyeceğim, o da beni aşıyor. Ülkemdeki kadınlar belki, o da boyumdan büyük. En azından etrafımdaki birkaç kadının kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayayım diyorum. Benim onlar için istediklerim onlara çok gereksiz geliyor.
Bu kadınlarla aynı yaydan fırlatılıp tamamen farklı yönlere giden oklar gibiyiz. Ben kendi kendime yetmek üzerine çabalarken diğer kadınlar kocam bana baksın’la mutlu oluyorlar.
Ben Adem’in kaburgasından yaratılmış olamam. Eğer öyle olsaydım, dünyadaki tüm bu misojinist ‘adam’lar tarafından sırf kadın olduğum için baskı altına alınıp hiç yaşama hakkım yokmuşçasına yönetilmeyi içime sindirir, sessiz sessiz otururdum.
***
Bir hayalim var. Bugün size diyorum ki, dostlarım, şu ânın getirdiği güçlüklere ve engellemelere rağmen bir hayalim var benim.(4)
***
Bu yazıda babaanne yok. Babaanneyi tanıdınız sanırım az çok. Adamın başındaki kipayı namaz takkesi sanıp yanındaki başörtülü karısını da görünce Yahudi aileyi Müslüman sanacak kadar naif. Ferhan Şensoy’a “Oğlum senin işin gücün yok mu da bu kadar kitap yazdın?” diyecek kadar özgüvenli. Ferhan Abi cevabı yapıştırıyor oysaki. “Benim işim gücüm bu zaten babaanne.”
O yüzden hep yazmalıyım. Çünkü boş işler bunlar babaanneye göre. “Kız kısmısı hamd edip şükredip oturmalı!” diyen ama eğer dolar kazanabileceği Airbnb gibi bir mecrayı keşfederse hiç affetmeyen babaanne tam bir yurdum insanı.
Aslında çoğunluk gibi ‘adam sen de’ci, ‘bana ne canım kadına şiddet varsa o da kocasına dil uzatmayaydı’cı, ‘ama o da mini etek giymeyeydi’ci.
Benim derdim bunlarla. ‘Ben yapamadım sen de yapma’cılarla. ‘Ben yapamıyorum sen de yapamazsın’cılarla. ‘Ben konsere gitmek istemiyorum, çoluğumu çocuğumu göndermem sen de gidemezsin’cilerle. Hâlâ bunlarla savaşıyor olduğumuz bir coğrafyada yaşıyor olmak benim derdim.
***
Eğer bütün kardeşlerimin el ele yürüdüğü daha iyi bir ülke hayal edebilirsem, söyle bana hayalim neden gerçekleşemesin ki?(5)
***
Bu yazıda babaanne olsaydı bana şöyle derdi: “Gız manyak manyak konuşma. Kadın başına çadırlı neyli konserli festivallere gidilir mi? Hem zabah gözünü açıyon ağşamın kör karanlığına kadar o müzikleri dinliyon cangıl cungul. Ne gidecen bi de o kadar yolu. Otur oturduğun yerden dinle!”
Ama ben onu dinlemez, yine de giderdim. Babaanne biraz babam, biraz hiç görmediğim babaannem, biraz senin anneannen, biraz diğerinin dedesi. Görmüş geçirmiş deriz ama aslında görmemiş geçirmemiş bir insan. Ülkenin yokluk yıllarında dünyaya gelmiş ve bu yokluğu baş tacı ederek neden yok diye hiç sorgulamadan yaşamış. “Bizde yoktu ama herkeste yoktu o zamanlar,” demiş durmuş.
Bir arkadaşım, 5 yaşındaki çocuğuna “Bizim zamanımızda bunların hiçbiri yoktu!” diyen annesine “Anne yoklukla övünme çocuğa. Sizin zamanınızda yoktu ama artık var!” demiş. Haklı.
***
Hiçbir ülkenin olmadığını hayal et. Bunu yapmak zor değil. Dinler dahil uğruna ölünecek veya öldürülecek bir şey olmadığını hayal et. Bütün insanların barış içinde yaşadığını hayal et.(6)
***
‘Bizim yoktu ama o zamanlar kimsede yoktu’ dedikleri zamanlarda köylerinden çıkan bir “zübük”ün, böyük şehirlere gidip üçkağıtçı zekasıyla 3-5 yıla varmadan koca koca apartmanlar dikip böyük böyük arabalarla gezmesini ve kendilerinin neden yapamadığını sorgulayamamış insanlar. Kendi erken yaşta everilmiş olduğu için her kız çocuğunun erken yaşta everilmesi gerektiğine inanmış bu insanlar. Hayalleri olan kız çocuklarına “Sus kız başımıza orospu mu olacan?” diye bir tokat vurarak yere savurmuş bu insanlar. Bir de o tokatları yiyip yere düşen ama hacıyatmaz gibi tekrar ayağa kalkabilen insanlar var.
Evet tek başıma çadırlı madırlı konserli festivale gideceğim ve evet o cangıl cungul müziği sabahtan akşama dinlesem de canlı canlı tekrar dinlemek için o kadar yol tepeceğim. Bu sene olmazsa seneye yine şansımı deneyeceğim. Seni dinlemediğim için çok mutluyum babaanne.
***
Tanrı Kraliçe’yi ve faşist rejimini korusun. Seni bir moron hatta potansiyel bir Hidrojen bombası haline getirdiler. Tanrı Kraliçe’yi korusun, o bir insan değil. Ve gelecek yok, İngiltere’nin rüyaları da.(7)
***
Coğrafya benim kederim. Bir yanım Elvis filminde başrolde -yani Elvis’i- oynayan Austin Butler’ın en iyi erkek oyuncu Oscar’ına aday gösterileceğini ama (daha çok genç olduğu için) alamayacağını düşünüyor. Diğer yanım iptal edilen festivallerden, aptalca bir cümlesi yüzünden hapse atılan şarkıcılardan ve zorla evlendirilmek istenildiği adama varmamak için intihar eden genç kızın mevlidinde “Biz ona okuyamayız, o intihar etmiş, şirk koşmuştur” diyen bilmemne tarikatından hocahanımlardan dolayı öfkeli, kederli ve hırslı.
***
Akarsu darda kalsa da
Dünya halkı hep ölse de
Bunun sonu ip olsa da
Gula gulluk yakışır mı?
Yakışır mı, yakışır mı, dost?(8)
***
Sanırım kalemimle boş sayfaları çiziktirmesem jiletle kendimi çizmek zorunda kalırdım. Sonra babaannem “Sana ne akılsız kız elalemin festivalinden, intiharından, şarkıcısından!” der dururdu. Bana ne demediğim, diyemediğim için buradayım.
***
Aşırılık yanlıları, onları en çok neyin korkuttuğunu gösterdiler: Elinde kitabı olan bir kız çocuğu.(9)
***
Şair Jose Marti’yi dinledim. Bir ağaç diktim. Bir çocuk büyüttüm. Bir kitap yazdım. Müsterihim.
Sen bana sırf kadın olduğum için yollu diyebiliyorsun. Ben yollu değil, yolcuyken iki kapılı bu handa, sen yaptığın onca yola rağmen yol-suzluk-larınla anılmaya mahkum bir fanisin.
***
1.Abraham Lincoln 1865’te suikaste uğradı.
2.Rosa Luxemburg 1919’da öldü.
3.Clara Zetkin 1933’te öldü.
4.Martin Luther King Jr. 1968’de suikaste uğradı.
5.Elvis Presley 1977’de öldü.
6.John Lennon 1980’de suikaste uğradı.
7.Sex Pistols grubu üyelerinden çoğu hâlâ yaşıyor.
8.Muhlis Akarsu Sivas’ta yakılarak öldürüldü.
9.Malala Yusufzay Taliban tarafından başından vuruldu, ölmedi.
10.Sen, öldüğün zaman sanma ki ansiklopediler seni kahraman olarak yazacak. Aksine Ferdinand Marcos, Jean-Claude Duvalier ve Dan Etete ile aynı kategoride anılacaksın.
Bu yazım Tarama Ucu Dergi’nin Eylül 2022 tarihli 16. sayısında yer almıştır.

Yorum bırakın