
Dizinin künyesi: Station Eleven
Başroller: Mackenzie Davis, Himesh Patel, Matilda Lawler, Daniel Zovatto, Gael García Bernal
Sezon: 2021-, 1 sezon, 10 bölüm (miniseries)
Yazar: Emily St. John Mandel
Diziye uyarlayan: Patrick Sommerville
Yayınlandığı platform: HBO Max
Türkiye’de: beIN CONNECT
Ödüller: CCA Super Award: En İyi Sci-Fi/Fantezi Dizisi ve Bir Sci-Fi/fantezi Dizisinde Oynayan En İyi Aktris (Mackenzie Davis)
IMDb puanı: 7.2
Yine ödüllü bir dizi ve yine bir roman uyarlaması… 2014 yılında basılmış olan Emily St. John Mandel’in diziyle ayni adlı bilim-kurgu romanı yine 2014’te Arthur C. Clarke Ödülü’ne layık görülmüş.
Hikâye yeni başımıza gelen koronadan binlerce kat daha ölümcül bir virüsün dünyayı bir anda kasıp kavurması ile başlıyor. Ama asıl hikâye virüsün dünya nüfusunun yarısından da fazlasını öldürmesi değil. Bir de bakıyoruz 20 yıl ileriye gidiyoruz.
Yirmi yıl sonra, virüs zamanı 8 yaşında olan Kirsten’i (Matilda Lawler) artık 28 yaşında genç bir kadın (Mackenzie Davis) olarak görüyoruz. Sadece Shakespeare oyunları oynayan gezici bir tiyatroyla beraber seyahat ederken görüntüleniyor.

Kirtsen 20 yıl önce pandemi şehre yayıldığında büyük tesadüfler sonucu kıl payı hayatını kurtarmış olan Jeevan Chaudhary (Himesh Patel)’le birlikte değildir artık. Annesini ve babasını dünya nüfusunun %99’unun öldürdüğü tahmin edilen pandemide kaybeden Kirsten’in elinde pandemi öncesi dönemden bir tek Station Eleven’ isimli bir çizgi-roman kalmıştır. Bu çizgi roman ona, pandeminin çıktığı gün sahnede vefat eden ünlü aktör Arthur Leander (Gael García Bernal) tarafından, çocuk oyuncu olarak rol aldığı tiyatronun kulisinde hediye edilmiştir.
Başlıkta da dediğim gibi hayalle gerçeğin, şansla tesadüfün, aşkla nefretin, ölümle kalımın iç içe sarmallar oluşturduğu hikâye, her seferinde bir kartın açıldığı bir iskambil falı gibi. Acaba falın sonunda dileğim tutacak mı diye kendinizi ekrandan alamayacaksınız.
Station Eleven, aynı zamanda ‘Eğer bizim yaşadığımız pandemi de bu kadar ölümcül olsaydı bizim başımıza da bunlar mı gelecekti?’ sorusunu sorduran distopik bir hikâye.
Alejandro G. Iñárritu’nun Amores Perros- Paramparça Aşklar Köpekler (2000) filminde henüz 18 yaşındayken izlediğimiz Gael García Bernal’in performansı yine etkileyici. Mozart in the Jungle isimli dizide New York’ta bir senfoni orkestrasının başına getirilen İspanyol bir maestro’yu canlandırışını da gayet keyifle izlemiştim. O da ayrı bir yazının konusu elbette.
İyi seyirler.