Tuğra, annem ve ben, ev yapımı pasta börekle doğum günü kutlanan o güzel eski günlerde...(Tarih, 3 Nisan 1977) Sessiz bir Ankara sabahı... Bilemiyoruz önümüzde uzanan hayat nelere gebe... Ama Burcu'nun yani kardeşimin karısının neye gebe olduğunu biliyoruz! Umarım 2013'te bize sağlıkla gelecek Can'a! Yukarıdaki resimde kardeşim de, doğacak oğlunun temsili resmidir aslında! Ankara sessiz değil... Okumaya Devam et →
KIŞ: YALNIZLIĞIN ŞİİRDEN ÇIKIP BİTKİ ÖRTÜSÜNE BÜRÜNMÜŞ HÂLİ-II
En soldaki Can 1,5 yaş, ortadaki kardeşim Tuğra 9 aylık, kucağımda Eda 1,5 yaş... Kardeşimi yani Tuğra’yı yazmak için bir kahramanlık yapmasını bekledim. O baba oldu. Gerçi burada kahraman Burcu. Çocuğu doğuran o. Ama bizde hep böyle değil midir? Bütün kahramanlıkları kadınlar yapar. Mareşal unvanı hep erkeklere verilir. Yine de anne olmanın ne kadar ayrıcalıklı... Okumaya Devam et →
KIŞ: YALNIZLIĞIN ŞİİRDEN ÇIKIP BİTKİ ÖRTÜSÜNE BÜRÜNMÜŞ HÂLİ-I
Bir yazıya iki kadın sığmaz. Bir koltukta iki karpuz taşımak gibi bir şey. Ama ben annemden sonra hayatımda en önemli yeri tutan bu iki, iki ayaklı kadını aynı yazıda anlatmayı istiyorum. Neden iki ayaklı deyince güldünüz? Dört ayaklı kadınlar da var hayatımda. Siz hiç küçücük bir anne kedinin kocaman bir kurt köpeğiyle baş edişine şahit... Okumaya Devam et →
