ULAN İSTANBUL!

Ulan İstanbul kaçma! Yüzünden ne gördüm de arkandan göreceğim. Sen benden uzaklarda çığırırken türkünü, ben burada muhtemelen yalnızlıktan öleceğim. Ulan İstanbul dokunma! Zülfüyare, yarin zülüfü dökülmüş olsa da yüze. O kirli sakallı elli milyon Türk erkeğinden biri olsa da, kaldıramaz senin yokuşlarını bu yorgun kalbim çıkamaz düze. Ulan İstanbul doldurma! Elindeki tüfeği tutma bağrıma bağrıma.... Okumaya Devam et →

TOSYA’YA PİRİNCE GİDERİKEN ALDI DA BİR YAĞMUR

Çorumgil'den çıktım yola Dönemedim sağa sola Alamadım bir leblebi Al mendile sar da yolla Has leblebinin sarısı Kaldı aklımın yarısı Yollar gide gide bitmez Sanki Elif'in Kağnısı "Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu, Nazar mı değdi göklerden, ne? Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez, Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur Nasıl dururdu Mustafa... Okumaya Devam et →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑