THE BEAR: ÖDÜLLÜ ŞEFİN AİLE RESTORANINA DÖNÜŞÜ

2011'den 2021'e kadar 10 sezon yani 10 yıl süren "Shameless" dizisinin ele avuca sığmaz yaramaz çocuğu Jeremy allen White'ı başrolde seyrediyoruz. Yine o yere bakan yürek yakan havasıyla fakat ödüllü bir şef olarak. Dünyaca ünlü fine-dining restoranlarında çalışan şefimiz, erkek kardeşinin işlettiği yerel restoranı devralmak zorunda kalıyor. Olayın üzücü yanı kardeşinin intihar etmiş olması. Chicago'daki... Okumaya Devam et →

THE OFFER: GODFATHER/BABA FİLMİNİN YAPIMCISINDAN FİLMİN YAPIM HİKAYESİ

The Godfather- Baba (1972) filmini, kitabın yazarı Mario Puzo'yu ve filmin efsane yönetmeni Francis Ford Coppola'yı hatırlatmama gerek yok. Bu dizi, bizi, filmin arka planındaki başka bir isimle tanıştırıyor: Filmin yapımcısı Albert S. Ruddy'yle. Miles Teller'ı Whiplash filminde tanımıştım. Arada bir sürü filmde oynadı ve en son Top Gun: Maverick'te Tom Cruise'un oğlu rolünü kaptı.... Okumaya Devam et →

CLAWS: SÜSLÜ KADINLARA AİT EĞLENCELİ SUÇ İMPARATORLUĞU

Claws'un 3. sezonu "WELCOME TO THE QUEENDOM" posteriyle açılıyor. Ben sizi ilk sezondan itibaren kadın dayanışması içeren bir diziyi anlatmak istiyorum. Ama nasıl dayanışma! Hapisten çıkmış Polly. striptiz klüplerden yakasını zor kurtarmış Virginia, ailesince kabul edilmemiş bir eşcinsel Quiet Ann ve yerel uyuşturucu baronu olan Uncle Daddy'nin gelini Jennifer ve Uncle Daddy'nin yakışıklı ve deli... Okumaya Devam et →

LEA’NIN 7 YAŞAMI: 90’LARA, GENÇLİĞE, AŞKA VE FRANSIZ ÖPÜCÜĞÜNE SELAM ÇAKAN BİR POLİSİYE

Fransa’nın Akdeniz kıyıları yakınındaki muhteşem Sisteron kasabasında, 90’ların (bence) müthiş hit şarkıları eşliğinde Fransız tarzı bir “whodunnit” hikayesi izlemek ister misiniz? O zaman buyurun Lea’nın 7 yaşamına. *** 2020’lerın gençliğini vurdumduymazlık ve umursamazlıkla suçlayan (benim gibi) herkesi 90’ların gençliğiyle tanıştıran diziye hoş geldiniz. Ve gençlik yıllarımızı ekrandan izleme fırsatı verdiği için diziye teşekkür etmeye hazırız... Okumaya Devam et →

BARBIE: TÜM PEMBE HAYALLERİN FOSSEPTİK ÇUKURUNA DÜŞÜŞÜ 

Dikkat: Spoiler ve 'Barbie filmini sevmemeniz için nedenler' içerir Safranbolu’da Deadpool ve Düğün-dernek filminden bu yana sinema salonu ilk defa ağzına kadar dolu. Normal zamanda salona yeterince müşteri olmadığı için filmi bile oynatmadıkları oldu. Zaten genelde de 10 kişi kadar yaşıyor burada filmleri sinemada görmek isteyen. Evet heyecanlıyız çünkü gençlerin en çok beklediği benimse Oppenheimer’dan... Okumaya Devam et →

THE BATMAN: BİR BATMAN FİLMİYSE KÖTÜ, BİR POLİSİYE FİLMSE DAHA KÖTÜ

“When you express it with 'the' it's not the best. It's sometimes the worst.” My brief thoughts about The Batman… Nolan’ın Batman üçlemesinin ilk filmi olan ‘Batman Begins’ Bruce Wayne’nin çocukken kuyuya düşme sekansıyla başlar. Devamındaki hapishane sekansında, şu diyalog nasıl bir Batman izleyeceğimizin ilk ipucunu verir: Hapishanedeki adam: Seninle dövüşecekler.  Wayne: Yine mi?  Hapishanedeki... Okumaya Devam et →

THE FIRST LADY: BİRAZ DA KADINLARIN YAZDIĞI TARİHİ İZLEYELİM

Başkan ve başkanın karısının evlenmeden önceki ilk öpücüklerini anlatan sahneler hayal edin. Veya evlendikten sonraki ilk gecelerinin sonunda “I was so nervous. I needn’t have been scared at all-Çok gergindim. Bu kadar korkmama gerek yokmuş,” cümlelerini içeren bir dizi hayal edin. Hem de bu evliliğin tarihi 1905 olsun. Hayal edemediniz değil mi?  Dizinin künyesi: The... Okumaya Devam et →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑