Aslında; Yüzüm gözüm şişene kadar, ağlamak istiyorum. İçip sabaha kadar, bayılmak istiyorum. Caddelerde dolanıp, bağırmak istiyorum. Müsaadenle bu gece, dağılmak istiyorum. Ama her şeye rağmen; İki bin yirmi üç yılına girerken içimi umutla doldurmak istiyorum. Peki, nasıl bir umut bu? Yirmi küsur yıldır üyelerinden ayda 1 -yazıyla bir- lira toplayarak dernek olmayı başarabilmiş, Filanşehir Mütekait... Okumaya Devam et →
AĞAM EĞLENİR BENİMLE!
Kibar Feyzo, tüm (en) güzel film uyarlamaları gibi bir roman uyarlamasıdır. Osman Şahin’in aynı adlı eserinden İhsan Yüce tarafından senaryolaştırılmıştır. 1978 yılı Arzu Film yapımı olan filmin yönetmenliğini Atıf Yılmaz üstlenir. Başrollerde Kemal Sunal, Müjde Ar, Adile Naşit, Şener Şen, Erdal Özyağcılar, İlyas Salman ve İhsan Yüce oynamıştır. Film bir mahkeme sahnesiyle açılır ve sanık... Okumaya Devam et →
GİDİLEMEYEN FESTİVALLER KRALİÇESİ
Halk tarafından yönetilen, halka çalışan bu halkın kendi hükümeti dünyadan hiç yok olup gitmesin.(1) *** Hayatımda ilk defa -belki de geç kalmış olarak- çadırlı madırlı konserli festivale gitmek istedim. Zeytinli Rock Festivali’nden daha iyi ilk festival olur mu? Biletimi aldım. Çadır ve uyku tulumu ödünç aldım arkadaşımdan. Sırt çantam hazır. Bir hafta kala festival iptal... Okumaya Devam et →
YALNIZ BENİM İÇİN BAK YE$İL YE$İL
Babaannemle İstanbul'un yeni açılan, açanın bile nerede olduğunu bilmediği otobanlarından birinde yolculuk ediyoruz. Birden arabanın gösterge panelinde minik turuncu bir ışık yanıyor. Motor arıza ışığı. Araba iki duble rakı içmiş ergen gibi hık hık ediyor ve kenara çektiğim gibi duruyoruz. Ondan sonra tık yok. Araba gitmez. Tam durduğumuz yerin iki yüz metre kadar ilerisinde genç... Okumaya Devam et →
AÇ O İNTERNET DENEN ZIKKIMDAN DA İNANMAZSAN BAK
“Cüneyt Arkın' vefat etti babaanne!” “Yok kız ölmez o. Bir filmin sonunda ölür. Başka bir filmini aç. Geri canlanır bak. Aç o internet denen zıkkımdan da inanmazsan bak.” Latif Demirci de vefat etti... Yok kız ölmez o. Bir karikatürün sonunda ölür. Başka bir karikatürünü aç. Geri canlanır bak. Aç o internet denen zıkkımdan da inanmazsan... Okumaya Devam et →
YAŞASIN TAVŞAN İLE KAPLUMBAĞANIN KARDEŞLİĞİ!
Her gün işime gittiğim kırk kilometrelik yolun ortasında ağır ağır yürümekte olan kaplumbağayı görünce arabamı durdurdum. Ezilmesin diye yoldan alıp ulu köknar ağaçlarının arasına bıraktım. Ertesi gün yine aynı yerde aynı kaplumbağayı görünce, hayvanı yoldan almak üzere tekrar arabadan inerken “Ben tesadüflere inanmam,” dedim. “Bir polisiye yazarı için haklı bir söylem…” dedi kaplumbağa cevap olarak.... Okumaya Devam et →
URUSYA’YA ALTINDAN PASKALYA YUMURTASI GÖNDERSEK?
Konu komşudan altın-gümüş takı-tarak-diş ne bulabilirse toplamış, kucağına heybelemiş ayakkabılarını giyerken yakaladım. "Yahu babaanne dur nereye gidiyorsun?" diyemeden fırladı evden. Lafın gelişi tabii ki. Nereye fırlayacak yetmiş sekiz yaşındaki kadın? Şipidik terliklerimi ayağıma geçirip peşinden gittim. "Babaanne nereye gidiyoruz? Nefes nefse de kalmışsın..." "Çekil önümden!" diyor başka bir şey demiyor. Babaannemin güdümlü füze hali bu.... Okumaya Devam et →
ŞARKICI DA OLSA, GAVUR DA OLSA SAVUN, YETMEZ AMA SAVUN
Tutturdu ille de benim ahretliği göreceğim, diye. Ahretliğin nerede? Trabzon'da. Biz neredeyiz? İstanbul’da. Yahu babaanne kış var soğuk var. Ne işin var Trabzonlarda? Yazın gidersin. Yok ille de gideceğim. Babaannem bu. Laf dinler mi? Elli sene evvel karayoluyla Hacca giden dedem onu da götürmedi diye iki ineği satıp savıp evdeki diğer malları da gelini olan... Okumaya Devam et →
BİR KEBAPÇIDA İSABEL ALLENDE’YE AĞLANIR MI?
Niye dağların başındaki duman hep pare pare? Neden yol vermez o dağlar yare? Niye o zülüf hep dökülür yüze? Dersini almış da ederken ezber, neden sürme gerekmez sürmeli göze? Burnu fındık ağzı kahve fincanı da, alları ben giydim, sen giy kırmızıyı da, dane dane benlerini de gördük yüzünde, aynalı kemeri de vardı ince belinde. Söğüt... Okumaya Devam et →
