Alkolü bir geçe ayakkabı ayağından çıktı.
Ne yazık ki ardına dönüp bakmadan koşmak zorundaydı. Su’sam sokağına giden son treni kaçırmamak için acele etmesi gerekiyordu.
Pakize’su sırt çantasını sakladığı ağacın dibinden aldı. Çantadaki yedek topuksuz ayakkabılarına şükrederek baktı. İçinden ‘Ne akıllı kızım yahu’ diye geçiriyordu. Ah bir de şu gittiği ortamlarda az içmeyi bir başarabilseydi.
Bu gece bu ülkenin en büyük diskosunda çok meşhur bir DJ’in çıkacağını Facebook’tan öğrenmeseydi, ne güzel annesinin dizinin dibinde sıkıcı sıkıcı dizi film seyredecekti. Şimdi ise babaları zengin bir ayakkabı tüccarı olan ‘Pelin-Selin ve Nermin’lerde kalacağım anne’ diye attığı yalanını doğrulatmak üzere tren istasyonuna doğru dörtnala koşmaktaydı.
Pelin-Selin ve Nermin’lerin evinin arka kapısında soluğu aldığında heyecandan gebermek üzereydi. Kızlar henüz uyumamış olan babalarını ayakta uyutmakta olan Muhteşem Yüzyıl dizisinden faydalanarak kapıyı açtılar, arkadaşlarını gizlice içeri aldılar. Bir de dört katlı evdeki ahşap merdivenleri gıcırdatmadan yukarı çıktılar mı tamamdı.
“Eee anlatsana ölcez heyecandan ne oldu?”
“Hiç. N’olucak? Aynı işte.”
“Delirtmesene kız insanı. Tanışabildin mi hayatının prensiyle?”
Bunu söylerken Pelin-Selin ve Nermin’in kocaman ağızlarındaki alaycı gülümseme Pakize’su’da büyük bir hınç yarattı. Öyle ki kalabalıkta bir kenara ilişip hiç kimseyle dans edemediği halde, o gece diskoda olanları hayal gücünden ballandırdı da ballandırdı. Yok uzun boylu esmer bir çocuk sürekli ona bakmıştı da. Yok korumalarıyla gelmişti de. Yok korumalardan biri kendine gümüş bir tepside bir telefon getirmişti de. Yok o yakışıklı delikanlı onu bu telefondan aramıştı da. Sonra kalabalıkta durmayalım diyip kocaman Ssu’sanyong marka cipiyle onu kasabaya kadar getirmişti de.
Bu arada nicedir giymek için fırsat bulamadığı o ca’nım kırmızı su’tilettolardan teki delikanlının arabasında ayağından çıkmıştı. O da utanıp karanlıkta ayakkabıyı bulamadığı için yedek topuksuzlarını giyip eve kadar yürümüştü. Ama ne yazık ki bunca şey olup biterken Pakize’su onun telefonunu istemeyi unutmuştu!
Pelin-Selin ve Nermin bunların hiçbirine inanmadılar tabii. Güldüler, geçtiler. Sadece bunca yalanı boşa mı uydurdu acaba diyerek sırt çantasındaki ayakkabıları kontrol ettiler. Gerçekten de çantadaki kırmızı su’tilettolar tekti. ‘Yazık etmiş’ diye geçirdiler içlerinden. ‘O kadar da para vermişti o ayakkabılara internetten.’ Neymiş kızların babasının sattığı ayakkabılar pek onun tarzı değilmiş! Hıh! Tarzını yesinler’miş!
Pakize’su’nun o gece gözüne uyku girmedi. Kendi anlattıklarına kendi inanmış, heyecanlanmış, gözünün önünde uzun boylu, kara saçlı, güzel dudaklı bir delikanlı belirmiş, sanki onu arabasıyla değil kasabaya, aya kadar götürüp getirmişti. Sabahın ilk ışıkları kimin kimi nereye götürdüğünü gösterecekti.
Her 14-24 yaş arası genç insan gibi daha el-yüz yıkamadan bilgisayarı açan kızlar Facebook ve Twitter’ın yıkılmakta olduğunu gördüler. Ortalıkta yüzlerce kez paylaşılmış bir topuklu kırmızı ayakkabı meselesi ve bu ayakkabının sahibini arayan yakışıklı bir delikanlı vardı. Biraz daha fazla kurcalayıp işin aslını esasını anlayınca ağızları açık ekrana bakakaldılar.
Dün gece şehirlerindeki o en büyük diskoya Su’dan prensi teşrif etmişti. Prens kendi ülkesinde evlilik için sıraya giren binlerce kızın hiçbirinden hazzetmemiş, sonunda çareyi bizim kızların ülkesindeki bu en büyük diskoda biraz eğlenmekte bulmuştu. İnternetteki tüm sosyal paylaşım sitelerinde paylaşıla paylaşıla bitirilemeyen mesele ise, prensin o gece dans ettiği ve kendisini evine bırakırken ayakkabısını Ssu’sanyong cipinde unuttuğu iddia edilen hanımefendiyi bulmak ve kendisi ile evlenmek istemesiydi.
Pelin-Selin ve Nermin kardeşler ile Pakize’su, hepsi farklı nedenlerle ekrana ağzı açık bakakalmışlarken, kız kardeşler had safhada kıskançlıktan dudaklarını ısırıyorlardı. Pakize’su ise ‘Ben mi bütün bunları hatırlamayacak kadar çaresizce içtim yoksa Prens mi bütün bunları uyduracak kadar çaresizce yalnız?’ diyerek için için gülmeden edemiyordu.
Pelin-Selin ve Nermin kardeşler kıskançlıklarından çatlayarak tam ekran yaptıkları kırmızı su’tilettonun yanına sırt çantadaki öteki tekini koydular:
“Ne yani şimdi dün akşam anlattığın bütün zırvaların doğru olduğunu mu söyleyeceksin bize!” diyerek ite kaka zavallı Pakize’su’yu evden kovdular. Zavallı kız sırt çantasını kapıp kaçarken o meşhur kırmızı su’tilettoyu da yanına almayı başardı. Talih kuşunun başına nasıl bir amaçla pislediğinden yahut bu pisliğin başına ne işler açacağından bihaber, yollara düşmek üzere Su’sam sokağından ayrıldı.
O yollara düşmesine düştü de, işin aslı astarı internette paylaşıldığı gibi değildi. Su’dan prensi aslında eşcinseldi. Babasının ve bütün ülkenin kendini evlendirme çabalarını o zamana kadar becerikli çalımlarla bertaraf etmişti. Fakat artık bu ülkeye prenses getirme ve genç prensler doğurtma zırvaları canına tak etmişti. Sevgilisi Mısır firavunu Su’sankamon ise onun bu sıkışık durumuna yardımcı olmak şöyle dursun, bitmek bilmeyen kaprisleriyle ömrünü gününü yemeye devam ediyordu.
O gece diskonun çıkışında kırmızı topuklu bir su’tiletto teki bulunca prensin beyninde aniden şimşekler çaktı. Daha önce akla hayale gelmedik bir yola başvurup belki de hiç bulunamayacak bir kızın peşinde bütün adamlarını koşturmak fikri, o an için mükemmel bir çıkış yoluydu.
Gündeme bomba gibi düşen bu saçma sapan aşk hikâyesi ve sadece bir ayakkabı teki ile Su’dan prensesi olunabileceği hayali, memlekette raflarda kırmızı topuklu su’tiletto ayakkabı koymadı. Aklı başında olmayan ya da bu meseleden dolayı aklını başından atan tüm kızlar, Su’dan büyükelçiliği önünde öteki teklerini sıkı sıkıya sakladıkları ayakkabıları ile uzun kuyruklar oluşturdular. İşin püf noktası, ayakkabının hangi teki ile gelmeleri gerektiğini kimse bilmiyordu çünkü prensin kıvrak zekâsının bir sonucu daha vardı. Sosyal medyada çıkan fotoğrafta ayakkabı, sağ mı sol mu olduğu belli olmayan bir açıdan çekilmişti.
Pakize’su sırt çantasında kendisinin aranan kız olduğuna dair ispatı olan kırmızı bir ayakkabının sol tekiyle ama beş parasız şehrin yollarına düşmüşken; Pelin-Selin ve Nermin kardeşler hain planlarını yürürlüğe koymuşlardı bile. Babalarına netteki ayakkabının aynısından yaptırdılar. Aralarından Selin’i seçerek Pakize’su’nun o gece yaşadım dediği şeyleri ona iyice ezberlettiler. Hesaba göre Selin Prens’le evlendikten sonra Su’dan sarayında Pelin ve Nermin’e göre de kısmetler çıkacaktı. Böylece yanlarında ayakkabıları ve ezberlenmiş hikâyeleri ile onlar da şehrin yolunu tuttular.
Su’dan prensi sözde dışişleri bakanı olarak kendi memleketi ve Mısır’daki sevgilisi Su’sankamon’un şehvetli kolları arasında mekik dokuyadursun, bizim kızların ülkesinden gelen haberler hiç de iç açıcı değildi. Bu ülkede yaşayan 14-24 yaş arası sosyal medya kullanıcısı olan veya olmayan 108.234 kız elinde kırmızı topuklu ayakkabısı ile boy göstermişti. Lakin hiçbiri doğru ayakkabının doğru tekini getirebilen doğru kız olarak açıklanmamıştı.
Pelin-Selin ve Nermin kardeşler babalarının nüfuzunu kullanarak kalan on binlerce kızın önüne geçmişlerdi. Selin yüz sekiz bin iki yüz otuz beşinci kız olarak ayakkabısını göstermek ve o malum ayakkabı tekini denemek üzere sonunda Su’dan büyükelçisinin huzurundaydı.
Selin’in anlattığı hikâye prensinkiyle birebir uyuşunca kızın getirdiği ayakkabıya bakmadan önce eldeki teki denemesine müsaade edildi. Kız ayağını uzattı… Ve ayakkabı mucizevi bir şekilde kızın ayağına oturuverdi…
Büyükelçilik birden karıştı. Hemen Su’dan telefon ve e-posta yağmuruna tutuldu. Olayın heyecanından kızın yanında getirdiği kırmızı su’tilettonun diğer tekine bakmayı kimse akıl etmemişti. Oysa ki saatlerce netteki ayakkabının resmini incelemelerine rağmen babalarına yanlış yani sağ tekini imal ettirmişlerdi.
Pakize’su ayakkabının sol teki ile şehre varıp sırasını bekleyene kadar atı alan Üsküdar’ı geçti. Zaten beklemekten bıkmış Su’dan kralının duruma el koyması ile düğün dernek tarihi hemen belirlendi. Komşu ülkenin varlıklı ayakkabı tüccarlarından birinin kızını gelin alıyor olmak kralın da işine geldi. Pelin-Selin ve Nermin’in birlikte büyük bir hızla hazırlandıkları düğün günü sonunda geldi çattı.
O zamana kadar Pakize’su gözyaşları ile bir arpa boyu gidemeyeceğini anlayınca davetli olmadığı halde düğüne gidebilmek için bir işe girdi, çalıştı ve para biriktirdi. Sonunda Su’dan havaalanına indiğinde ülke, dillere destan bir düğün için gelinliğini giymiş, her taraf bembeyaz çiçeklerle süslenmişti. Pakize’su hemen bir taksiye atlayarak düğünün yapılacağı saraya gitti.
Elinde topuklu kırmızı su’tilettosunun asıl yani sol teki ile kendi anlattığı hikâyeye kendi de inanmış olarak ve koşarak salona girdi. Törene henüz başlanmışken misafirlerin arasından koşa koşa gelen bu genç kız dikkat çekti. Pakize’su Prens’in silahlarına davranan korumalarına yöneldi ve şu anda o paha biçilmez elmaslarla süslü gelinliği ile Prens’in yanında oturan genç kızı işaret ederek nefes nefese bir şeyler anlatmaya çalıştı.
Sonunda mesele anlaşıldı. Gelinliği içindeki Selin bayılma krizlerine girerken, Prens her zamanki sakinliği ve belki bir mucize olur da bu düğünü iptal etmek zorunda kalırız ümidiyle Pakize’su’nun sarayda bir kasada saklanan ayakkabıyı denemesine izin verdi.
Pakize’su’yu herkesin görebileceği bir yerde sandalyeye oturttular. Prens’in adamları ayakkabıyı gümüş bir tepside getirdiler. Kızın nefes nefeseliği gitsin ve heyecanı yatışsın diye bir bardak su içirdiler. O sırada herkes nefeslerini tuttu. Şu anda kameradaki tek görüntü sadece kırmızı ojeli bir ayak ve topuklu kırmızı bir su’tilettoydu.
Kızın ayağına ayakkabıyı tutan kameraman bağırdı:
“Yönetmenim kızın ayakları şişmiş, ayakkabı olmuyor!”
Bu sırada kamera kızın karnına zoom yaptı. Eni konu karnı büyümüş olan kız her ne kadar bunu saklamaya çalışmışsa da artık Su’dan devlet televizyonunda dört aylık hamileliği ile canlı yayındaydı.
‘Lanet olsun!’ dedi içinden. ‘Demek ki tüm o Ssu’sanyong cip hikâyesi doğruymuş! Artı ara sıra gözümün önüne gelip giden geniş arka koltuk macerası da! Hay anasını su’sattığımın dünyası be!’
Ayakkabı kızın ayağına olmayınca kimse yanında getirdiği tekin, o kasada saklanan ayakkabının diğer teki olduğuna dikkat etmedi. Selin bayıldığı yerden ayıldı. Pakize’su korumalar eşliğinde salondan çıkarılırken son duyduğu götürüldüğünden emin olmak için arkasından gelen Pelin ve Nermin kardeşlerin şu sözleriydi:
“Sen kim Prens’le evlenmek kim! İçtiğin o bir bardak soğuk su yanına kâr kalsın ama artık senin adın Pakize’sundirella olsun! Ahahaha hahaha hahaha!”
Fonda uzaklardan bir yerden Sezen Ak’su’nun sesi yankılandı; “Su’ssan olmuyor, su’smasan olmaz…”
Ve perde alelacele kapandı.