YEDİ UYUYAN GÜZEL VE ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU

img_3939.jpg

Geleceğe yüzümüzü döndük ama filmin orijinal adı ‘back’ ile başlıyor.

20. yüzyıl alabalıklar için felaket yüzyılı sayılıyormuş. Bizim için de öyleydi.

Sevgisiz kalınmış öyle diyor bir hanfendü. Siz Haydar Dümen’in kızı mısınız pardon? Cinsel kimliğimizi elinize alınca medeni halimizde gizli özne ile yazılı ‘aşksız’ kelimesini hemen okuyuverdiniz.

Hiçbirimiz Leydi Di değiliz elbette. Başlı başına bir ülke dolusu insan sevgisi selinden boğulmak üzereyken kocamızın kadrolu metresi ile baş edemediğimizden öleceksek Paris’te ölelim yapmadık henüz. Ne de Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nin yirmi birinci yüzyıl versiyonunu kaleme alıyoruz.

Polyannacılık oynamıyoruz. Mutsuz sonla biten tüm Hollywood filmlerine alkış tutuyoruz. Mutlu sonla biten Avrupa filmi bulamıyoruz zaten.

Eski fotoğraflarımıza bakıyoruz. Çocukluğumuzun altın yılları hariç diğer fotoğraflarda hep mutsuzluğumuzun kötü kuaför ve deklanşör işbirliği ile sabitlendiği anları hatırlamak sinir bozmaya bire bir geliyor.

Hiçbir düğünde gelinin sağdıcı, hiçbir doğum günü partisinde pastayı üfleyen en parlak çocuk, hiçbir okul korosunda solo söyleyen korist, hiçbir arkadaş toplantısında en dikkat çekici hatun, hiçbir yılbaşı partisinde en güzel mini elbiseli kadın, hiçbir aile toplantısında en sözü dinlenen kuzen, hiçbir tiyatro oyununda en çok alkışı alan başrol oyuncusu, hiçbir plajda denize doğru yürürken kendine en çok baktıran bikinili kız olamadığımızı ve bundan sonra da olma ihtimalimiz olmadığını biliyoruz.

Polyanna olmadığımız gibi Marla Singer da değiliz. Katıldığımız tüm bağımlılık ya da eksiklik grupları gerçek. Tyler Durden’sız kendimizi yaşıyoruz.

Alkolümüzü, fizik, kimya ve matematiğimizi, kolesterolümüzü, açlık kan şekerimizi zekâmızı ve dahi doğurganlığımızı ölçme ve değerlendirmeye tabi tutabilirsiniz. Seçme ve seçilme sonuçlarımızı daha tüm sandıkların açılması bitmeden yüzde doksan dokuz doğrulukla bildirebilirsiniz.

Sevme ve sevilme sonuçlarımızı bize bırakınız. Nasıl kurbağaları deneyimlemeyi biz size bıraktık. Biliyoruz ne söylesek dinlemeyecektiniz.

Bu sebepten, o resimleri ortadan kaldırmak yetmiyor, hafıza kartından da silmemiz gerekiyor. Oysa ben senin analog makinelerden çıkmış resimlerini ve evrimleşmemiş halini sevmiştim. Tarzan ve Ceyn’dik biz seninle. Ben hep Ceyn kaldım ama senin tarzın değişti.

Evrenin bile bir geometrisi varmış, bir tek ikimiz amorf kaldık sessizce. Önceleri çapın bana yetmez iken, sonraları sen benim dairemin kapsamı içinde olacaksın, demiştin. Bense kesiştiğimiz yerde buluşalım, kalan alan herkesin nefes alması için gerekli, dediğimde olmaz öyle ille de sen benim içimde olacaksın, diye cevap vermiştin. Sonradan sen, sana ait alanı o kadar genişlettin ki ben nefes alamaz oldum. Yarıçapımdan düştüm, düştüğüm yerden kalkamaz oldum.

Başka evrenlerde ‘yenidünya’ların keşfine çıktın. Ben ayın karanlık yüzünde bir adamın sahte ayak izini takip ededurayım, sen benzinli ve dört kapılı uzay mekiğinle güneş tutulmalarına turist götürmekle meşguldün. Dikdörtgenler prizması kadarcık peynir parçası ile kübik bir ekmek dilimi yetecekti karnımızı doyurmaya. Çırağan’ın merdivenlerinden beyaz perdeden fışkırır gibi yürümek kim istedi ki?

Yine söylüyorum; ben senin evrimleşmemiş halini sevmiştim. Maymundan beş dakika sonraki hal ve tavırlarını. Meğer maymun kravat takınca diğer maymunlar toplaşıyormuş etrafına. Ne bileyim. Bileydim sana da çakma Gucci bir kot alıverirdim. Biliyorum, ben o dişi maymunların hepsinden daha__

Yok bunu bir daha duymak istemiyorum. Calvin Klein Beauty ile günah çıkarılmaz. What about ‘The Beast’?

Ama onlar ikibinkaç model arabalarla üçüncü köprüden Avrupa Birliği’ne girerken, sarmaşıklarla ağaçtan ağaca geçen hala benim.

Beni benden çok sevenler de, aşk gibi yani; bir gece teşhirdeki ucu tırtıklanmış bir kazakla erotizmin ucuz ama şefkatli kollarına kendilerini bırakmış olanlar da, ayağımın altında cehenneme dönmüş cennetimin içildi mi, bir engerek yılanı gibi insanı felç ederek ama yüzünde en azından mutlu öldüğüne dair bir gülümseme bırakacak kadar asil sularında boğulmak için neler vermezden önce kıyılarımdaki mercan resiflerinde karaya vurdular.

Kötü kuaför ve deklanşör işbirliği. Çok acıklı. Çok.

(Maymundan beş dakika sonraki halin, hala klozetin üzerine oturulan kapağına işiyor.)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s