Lisedeydi. Söz verdiler. İlerde evden ayrılıp beraber yaşayacaklardı. İki can arkadaş. En samimi. Biri ailesiyle beraber Amerika’ya gitti. İki can arkadaş. En samimiydi. Bitti.
Güzeldi. Geçmiş zaman bir misafirlikte babasının arkadaşı demişti ki: Ne güzel gözlerin var kız senin öyle. Sadece baktı. Hadi canım diyerek. Adam: Kız insan bi teşekkür eder iltifat ettik, dedi. Bir kenara yazdı. İltifat edilince teşekkür edilecekti.
İnsanlar ben varken bana bakıyorlar. O da varken ona bakıyorlar. Demek ki o benden güzel. Tabii canım olabilir. Bu kabul edilebilir. Ama niye o kısa tişört giyiyor da ben giyemiyorum? Niye dar pantolon giyiyor da ben giyemiyorum? Kızım bana kalsa giy de baban ne der sonra, diyordu annesi. Demek ki bir babanın on altı yaşında bir genç kızın hayatındaki yeri ona kısa tişört ve dar pantolon giydirmemekti.
Büyüdü. Ama akıllanmadı. Bir gece bitmemiş bir yazlık evin çatısında sabaha kadar ağladığında belki de hayatının en asi gecesiydi. Kuşlarla beraber sabahladı. Ve eğer kanatları olsaydı uçacaktı. Bir kenara şunları yazdı: Kuşlar ölürler anne. Kuşlar kafese konurlarsa ölürler. Şimdilik kanatları yoktu ama elbet bir gün olacaktı.
Sevgisizlik üzerineydi yazdıkları. Yakınmaları da bundandı hep. Bir gün buldular yazdıklarını. Sanki ruhu çıplak kalmıştı üşüyordu. Delisin sen normal değilsin! Akıllı bir insan bunları yazmaz, dediler. Belki de haklıdırlar, dedi. Toparladı hayatını bir zarfa doldurdu. Bir psikoloğa gönderdi.
Mürekkep şişesi kılıklı bir adamdı psikolog. Yazdıklarını okumuş ve onu çağırmıştı. Neden ölümü ve intiharı bu kadar çok düşünüyorsun diye sordu. Bunun nedenini ben değil sen bileceksin dedi içinden. Herkes hayatında en az bir kez intiharı düşünür. Benimkisi de bu, dedi. Ben hiç düşünmedim, dedi psikolog mürekkep şişesi kapağı kafasını bir o yana bir bu yana sallarken. Hiç kötü not almadın mı? Hiç sınıfta kalmadın mı? Hiç dayak yemedin mi? Hiç terk edilmedin mi? Hiç kimsen ölmedi mi? Senin dünyanın sonu hiç gelmedi mi? Sustu.
Kalkıp şu camdan atlasa ne eğlenirdi psikolog. Belki de mesleği bırakırdı ve hiç olmazsa bir işe yarardı intiharı. Yapmadı. Çok sonra böyle bir film seyredecekti. Hastası seans sırasında camdan atlayan bir psikologla ilgili. Pişman olacaktı o gün.
Atlasaydı onu da film yapacaklardı.
Kuşlar yine hayatına kondular. Özgürlüklerinden çok korkularını anlatıyorlardı. Çünkü özgür olmak hiçbir şeydi eğer ölüysen. Gökyüzünde savaş uçağı istemiyorlardı onlar. Hemen vasiyetini yazdı bir kenara.
ben kimyasal silahlarla öldükten sonra
gökyüzündeki payımı
kuşlara bırakıyorım
kanatlarında bomba değil
sevgi taşıdıkları için